Halkımızdan bazıları belki de bilmeyerek bazı kabir ve türbelere kurban adıyorlar. Bu yanlış bir uygulamadır. Öyleyse doğrusu nedir? Adak ne demektir? Şartları nelerdir? Önce ana hatlarıyla bunu açıklayıp daha sonra da yanlışlığın ne şekilde yapıldığını belirtmeye çalışalım. İslâm dinine göre adak=nezir: "Allah Teâlâ'ya ta'zim için mubah bir fiilin yapılmasını deruhte etmek, öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacip kılmaktır" (29). Bir başka ifade ile, "Bir kimsenin Allah tarafından, yapılması kendisine emrolunmamış bir işi, kendi nefsine vacip kılmasıdır"(30). Tecrid-i Salih'te ise, "Adak mübah olan bir şeyi Allah rızası için kendi nefsine vacip kılmaktır"31 diye tanımlanmaktadır. Ahkam-ı Kur'aniye'de de: "Allah tarafından vacip kılınmayan birşey ile kendi kendine borçlanmak, kendini yük altına almaktır"32 şeklinde ifade edilmiştir.
Ancak adakta en çok dikkat edilecek husus, adak olarak yapılacak işin cinsinden FARZ veya VACİP bir ibadetin bulunması şartına riayet edilmesidir.
Şöyle ki bir kimse, "Allah için bir gün oruç tutayım veya Allah rızası için bir kurban keseyim" derse bu, nezir (adak) geçerlidir. Çünkü oruç nevinden farz, kurban cinsinden vacip bir ibadet vardır. Fakat bir kimse, "Falan hastayı ziyarete gitmeyi nezrediyorum (adıyorum)" dese, bu adağı geçerli değildir. Zira ziyaret farz ve vacip cinsinden bir ibadet değildir.
İslâm dinine göre adak, yerine getirilmesi gereken vacip bir hükümdür. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'de: ..Adaklarını ifa etsinler" (Hac, 29) buyrulmaktadır.
Peygamberim Efendimiz de: "Kim Allah'a itaat etmeyi nezretmişse ona itaat etsin, kim de Allah 'a isyan etmeyi nezretmişse ona isyan etmesin"'(33) buyururlar
Adak yapılacak kurbanın kesilmesinin borç olması için aşağıdaki şartların bilinmesi gerekir:
1. Adak kurbanının cinsi dinimizin kabul ettiği hayvan türlerinden olmalıdır. Bunlar; keçi, koyun, sığır, manda ve deve cinsi hayvanlardır. Tavuk, horoz, hindi, ördek, kaz gibi kümes hayvanlarından kurban adağı olmaz. Ama halkımızdan pekçok müslüman, adak olsun diye tavuk ve horoz kesiyorlar. Belirttiğimiz gibi bu hayvanlardan adak kurbanı olmaz.
2. Adanan kurban, kişinin zaten kesmesi gereken kurban olmamalıdır. Mesela: Zengin bir kimse, "Şu işim olursa Kurban Bayramı'nda bir kurban keseyim" diye adakta bulunursa, o kimse işi olunca iki kurban birden kesmesi gerekir. Birisi adağı için, diğeri de zaten kesmesi vacip olan kurbanı için.
3. Adanan kurban Allah'a masiyet (itaatsizlik, günah) olan bir adak olmamalıdır. Mesela: "Şu işim olursa nefsimi hak yolunda kurban edeyim" diye yapılan bir adak gibi. Bu adak değil, intihar olur, cinayet olur.
4. Adanan kurbanın kesilmesi imkânsız olmamalıdır.
5. Adanan kurban, adayanın kendi malından fazla ya da başkasına ait olmamalıdır. Meselâ: Bir kimse başkasının koyununu kesmeyi adasa bu adak geçerli değildir.
6. Bir şarta bağlı olarak kurban kesmeyi adayan kimse o şart gerçekleşmeden kurbanı kesemez. Sınıfı geçersem bir kurban keseceğim diyen bir şahıs, ancak sınıfını geçince kurbanını keser.
7. Şarta bağlı olarak kurban kesmeyi adayan bir kişi, şartın yerine gelmesinden sonra istediği zamanda kurbanını keser.
8. Bir kimse adayacağı kurbanını yalnız Allah için adamalıdır. Allah'tan gayrisi adına kurban kesilmez(*).
İşte en çok yanlışlık bu hususta yapılmaktadır. Zira İslâm'da bir yatıra, bir kabre, tekkeye veya falan devlet adamına kurban adamak caiz değildir. Çünkü kurban, vacip olan bir ibadet olması hasebiyle yalnız Allah rızası için, Allah adıyla kesilir.
Kabirlere gidip kurban kesme adeti İslâm'dan önceki kavimlerin müşrik adetlerindendir. İslâm dini kabirler üzerine kurban kesmeyi yasaklamıştır.
Hz. Muhammed Efendimiz (S.A.S.), bir hadislerinde: "Kabirler üzerine kurban kesmek İslamiyette yoktur"(34) buyurmuşlardır. Buna göre İslâm dininde olmayan bir adeti varmış gibi kabul etmek, kötü bir bid'ât olup, büyük bir manevi sorumluluğu vardır. Bir müslüman kurban adarken dileğinin olmasını Allah'tan değil de bir kabirden veya türbeden beklerse küfre gider. Bu nedenle adak yapmak isteyen bir kişi, adakla ilgili arzettiğimiz şartları dikkate almalı veya bir bilen yetkiliye sormalıdır.
Adak, kabir veya bir yatır başına gitmeden de kesilir. Allah rızası için kesilen kurbanın sevabı, orada yatan zatın ruhuna ithaf olunabilir. Allah'a mağfiret etmesi için dua edilir. Bu caizdir. Ancak, "Kurbanımı şu zatın yüzü suyu hürmetine dileğimin yerine gelmesi için kestim" diyemez.
Şu bilinmelidir ki, İslâm'da Allah'a tazim ve taat için hiçbir aracıya lüzum yoktur. Mü'min, Rabbına karşı şükranını, kulluğunu vasıtasız arzeder. Nitekim beş vakit namazın her rekatında FATİHA sûresini okurken 5. ayette: "Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz" deriz. Çünkü İslâm esaslarına göre Allah'tan başkasına kulluk etmek, ilâhi takdiri başkasından beklemek caiz değildir.
Allah'ın takdir ettiği şeyin hiçbir şekilde değişmesine imkan yoktur. Nezir; ilahi iradeyi değiştirmez. Ancak nezredeni cimrilikten kurtarır.
Kabirler ölümü tefekkür, ahireti hatırlatma ve ibret almak için ziyaret edilir. Orada yatanlar için Kur'ân okunur, ruhlarına Allah rızası için bağışlanır. Ancak onların şefaatçi olması ümidiyle mezar başlarında kurban kesilmez.
Çünkü İslâm inancına göre kudsiyet yalnız bir varlık üzerinde toplanmıştır. O da Cenab-ı Hak'tır. Başka hiçbir varlığa kudsiyet vermek caiz değildir. Onun için İslâm anlayışında "Mukaddes hatıra" yoktur. Bir güne, bir adama, bir hatıraya veya başka bir şeye kudsiyet atfetmek puta tapıcılığın şekillerinden birisidir. Müslümanlık ise putperestliğin amansız düşmanıdır(35). Binaenaleyh Müslümanlık Allah'ın emrettiği, Peygamberimizin öğrettiği, İslâm bilginlerinin açıkladığı esaslara uygun olarak yapılır. Kendi istek ve arzumuza veya falan şahsın keyfine göre hükümler değiştirilemez. |
(*) Daha geniş bilgi için, Büyük İslam İlmihali Nezr Maddesine bkz. (34) Fethü'l Kebir, c. 3, s. 347. (29) Büyük İslam İlmihali, s. 416. (30) Mufassal Hac Rehberi, M. Saim Yeprem - Talat Karaçizmeli s. 261. (31) Tecrid-i Sarih, c. 12, s. 227. (32) Ahkam-ı Kur'âniye, Mehmed Vehbi, s. 380. (33) Fethü'l Kebir, c. 3, s. 347. (35) Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri, dr. Hikmet Tanyu, s. 14. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız bizim için önemlidir.