Sayfalar

30 Haziran 2012 Cumartesi

  • Tecvidli Kur'an-ı Kerim Öğrenme Programı:
Açıklama: Bu program sayesinde tecvidli Kur'an-ı Kerim Okumasını Öğrenebilirsiniz.
Ekran Görüntüsü:

Adı güzel kendi güzel Muhammed

Kim zikrimden yüz çevirirse

Kişi müminin kalbine sevinç bıraktığı zaman

Mülkü de, kuvveti de veren Allahü teâlâdır.

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Mülkü de, kuvveti de veren Allahü teâlâdır. İnsan, zerresini kendi şahsından, kendi kabiliyetinden veya dehasından bildiği anda sigorta atar, Allahü teâlânın yardımı kesilir. Çünkü bütün iç organlarımız, bütün dünya, hatırımıza ne geliyorsa, yani kâinatın her zerresi, her an Cenab-ı Hakk’ın kudreti altındadır. Sütte şeker, yağ, mineral maddeler, vitaminler vardır, ama bunlar sütün her zerresindedir. Sütün içine bakıp, (Şurası mineral madde, şurası şeker) demek mümkün olmaz. Allahü teâlâ kâinatın her zerresindeki bu kudretini kullarına gösterse, o zaman iman etmenin bir üstünlüğü olmazdı. Cenab-ı Hak bütün yaptıklarını, sebeplerin altında gizlemiştir. Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:

13- Tecvid Öğreniyorum - Elif Lâm'ın Okunuşu Dersi

29 Haziran 2012 Cuma

Kur'an Dersleri - 5. Bölüm


Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak'la Kur'an Dersleri'nde Kur'an eğitim ve öğretimiyle uğraşanlara ve Kur'an okumayı belli bir seviyede bilenlere tecvid ilminin usul ve metotlarını öğretilmektedir.
Bu bölümde Tebbet, Nasr-Kafirun Sureleri Üzerinde Tecvid Tahlilleri ve Bu sureler üzerinde Tertil, Tedvir ve Hadır Seyriyle Kıraat Uygulamaları yapılıyor...

Çarşı pazar ağalığı

İlmi öğrenin ve öğretin

28 Haziran 2012 Perşembe

Kabir ahiret menzillerinin ilkidir

Kur'an Dersleri - 4. Bölüm



Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak'la Kur'an Dersleri'nde Kur'an eğitim ve öğretimiyle uğraşanlara ve Kur'an okumayı belli bir seviyede bilenlere tecvid ilminin usul ve metotlarını öğretilmektedir.
Bu bölümde Fatiha ve İhlas suresinin tecvid kuralları veriliyor, tecvid tahlilleri yapılıyor ve Nas ve Felak sureleri öğrencilerden dinleniyor..

12-Tecvid Öğreniyorum - 1. sinav Dersi

27 Haziran 2012 Çarşamba

Cuma günü ölen mümin...

Behlül Divane

Münker Nekir'in sualleri nasıl kolaylaşır ?

190 Salavatı Şerife Programı




Detaylı bilgi programın içinde

Boyut:900kb

Kurulum
Setup dosyasıdır çift tıklayınca otamatik kurar

Masaüstüne kısayol oluşturur oradan programı çalıştırabilirsiniz

Kur'an Dersleri - 3. Bölüm

  
           
           
Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak'la Kur'an Dersleri'nde Kur'an eğitim ve öğretimiyle uğraşanlara ve Kur'an okumayı belli bir seviyede bilenlere tecvid ilminin usul ve metotlarını öğretilmektedir.
Bu bölümde Öğrencilerle birlikte " Cezm, Şedde ve Med " Seslendirmesi, Tekbir ve Salli Barik üzerinde Tashih-i Hurufları yapılmakta ve bunlar öğrencilerden dinleniyor...

26 Haziran 2012 Salı

Rahmet Meleklerinin Görevleri

Öldükten sonraki merak edilen sorular.

Esmaül Hüsna Tirmizi



Esmaül Hüsna İçindekiler
Esmaül Hüsna kaynaklı tirmiziden harf sırasına göre düzenledim
Esmaül Hüsna Orjinal Arapça,Arapça ,Türkçe ve Diyanetin çevirisi
Allah(cc) Lafzı Anlamı
El Takısı
Tirmizi Esmaül Hüsna Hadisi
Esmaül Hüsna Dinle(Video halinde hazırlanmış birbirinden güzel okunuşlar ve görüntülerle)

Kur'an Dersleri - 2. Bölüm



Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak'la Kur'an Dersleri'nde Kur'an eğitim ve öğretimiyle uğraşanlara ve Kur'an okumayı belli bir seviyede bilenlere tecvid ilminin usul ve metotlarını öğretilmektedir.
Bu bölümde Öğrencilerle birlikte " Cezm, Şedde ve Med " Seslendirmesi ve Tekbir ve et-Tehiyyat'ın Tashih-i Hurufları yapılmakta ve bunlar öğrencilerden dinleniyor...

11- Tecvid Öğreniyorum - Uzatan Elifi'in Yerini Tutan Vav, Ye Harfleri Dersi

25 Haziran 2012 Pazartesi

OSMAN B. AFFÂN (r.a)



Osman b. Affân b. Ebil-As b. Ümeyye b. Abdi'ş-Şems b. Abdi Menaf el-Kureşî el-Emevî; Raşid Halifelerin üçüncüsü. Ümeyyeoğulları ailesine mensup olup, nesebi beşinci ceddi olan Abdi Menaf'ta Resulullah (s.a.s) ile birleşmektedir. Fil olayından altı sene sonra Mekke'de doğmuştur. Annesi, Erva binti Küreyz b. Rebia b. Habib b. Abdi Şems'tir. Büyükannesi ise Resulullah (s.a.s)'ın halası Abdülmuttalib'in kızı Beyda'dır. Künyesi, "Ebû Abdullah'tır. Ona, "Ebu Amr" ve "Ebu Leyla" da denilirdi (İbnul-Hacer el-Askalânî, el-İsabe fi Temyîzi's-Sahabe, Bağdat t.y., II, 462; İbnül Esîr, Üsdül-Ğâbe, III, 584-585; Celaleddin Suyûtî, Târihul-Hulefâ, Beyrut 1986, 165).
Resulullah (s.a.s) risaletle görevlendirildiğinde Osman (r.a) otuz dört yaşlarındaydı. O, ilk iman edenler arasındadır. Ebû Bekir (r.a), güvendiği kimseleri İslâma davette yoğun gayret göstermekteydi. Onun bu çalışmaları neticesinde, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Osman b. Affân iman etmişlerdi. Hz. Osman, cahiliyye döneminde de Hz. Ebû Bekir'in samimi bir arkadaşı idi (Siretu İbn İshak, İstanbul 1981,121; Üsdü'l-Gâbe, aynı yer; Askalanî, aynı yer).
Hz. Osman, iman ettiği zaman bunu duyan amcası Hakem b. Ebil-Âs onu sıkıca bağlayarak hapsetmiş ve eski dinine dönmezse asla serbest bırakmayacağını söylemişti. Hz. Osman (r.a) ebediyyen dininden dönmeyeceğini söyleyince, kararlılığını gören amcası onu serbest bırakmıştı (Suyûtî, 168). Peşinden o, Resulullah (s.a.s)'ın kızı Rukayye ile evlenmişti. Bazı tarihçiler bu evliliğin Peygamber'in risaletle görevlendirilmesinden önce olduğunu kaydederler (Suyûtî, a.g.e., 165).

8. Kuş Ötmesi, Hayvan Uluması:

Halkımız arasında bazı kuşların ötmesi, bazı hayvanların uluması çeşitli şekillerde yorumlanmaktadır. Bunlardan kimisi uğur, kimisi uğursuzluk, kimisi de ölüm işareti olarak kabul edilmektedir. Oysa İslâm esaslarına göre bu tür inançların tümü batıldır. Hurafe inancıdır. Buna rağmen halkımızdan pek çok kişi bunlara inanır. Nitekim konuya ilişkin olarak bir araştırmacı şunları yazıyor. "Halk inanmalarında ölümü önceden haber verdiği sanılan belirtiler arasında hayvanlarla ilgili olanlar büyük bir yer tutar. Hayvanların insanlarda bulunmayan kimi yetenekleri, sezişleri, biçimsel özellikleri, uğurlu ya da uğursuz sayılmaları bu türden inanmaların oluşmasında ve evrensel bir çizgiye erişmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Evcil ve yabani hayvanların ötüşleri, ulumaları, kişnemeleri, böğürmeleri, belli hareketleri, uçuş yönleri, alışılmışın dışındaki davranışları, yaklaşan bir ölünün ön belirtileri ve işareti olarak yorumlanmaktadır.

Sabırın önemi

HAZRETİ ÎLYAS VE ELYESA

İsrail Oğulları Peygamberlerinden Hazkîl aleyhisselâmın vefatı üzerine bu kavim içerisinde kötülükler çoğalmış, halk kendi elleriyle yaptıkları putlara tapmaya başlamıştı. Bunun üzerine Allahü Teâlâ İsrail Oğullarına peygamber olarak İlyas aleyhisselâmı gönderdi.
Hazreti Musa'dan sonra gelen İsrail Oğulları Peygamberlerinin tamamı, zaman geçtikçe Tevrat hükümlerini unutan İsrail Oğullarına Tevrat'ın hükümlerini yenilemek üzere vazifelendirilmişlerdir.
Musa aleyhisselâmın vefat etmesinden sonra onun yerine peygamber olan Yûşâ aleyhisselâm Şam'ı fethetmiş ve burayı İsrail Oğulları kabileleri arasında taksim etmişti. Bunlardan bir kabile halkına da Ba'lebek ve mülhakatı düşmüştü, işte Hazreti İlyas, bu kabile halkına peygamber olarak gönderilmişti. Ba'lebek halkı üzerinde o zaman hükümran olan putperest hükümdar tebeasını zorla bu putlara tapmaya teşvik ederdi. O hükümdarın Ba'l adında bir putu Vardı. Putun bulunduğu şehrin adı önceleri «Bek» idi. Sonraları bu meşhur putun adı ile her iki isim terkib edilerek bugün mevcud olan şehre Ba'lebek denilmiştir.
Allahü Teâlâ, İlyas aleyhisselâmın İsrail Oğullarını davetini yüce Kitabında meâlen şöyle beyan buyurur:
«Şüphesiz ki, İlyas da gönderilen peygamberlerdendir. Habîbim yâd et, o zamanı ki: o, kavmi İsrail Oğullarına:
— Ey kavmim! Aklınızı başınıza toplayıp Allah'dan korkmuyor musunuz?. Siz, yaradanların en güzel ve büyüğü olan Allah'a ki, O, hem sizin Rabbinizdir, hem de sizden önce gelip geçen babalarınızın Rabbidir, ibâdeti bırakıp da Ba'l adlı puta ibâdet mi edersiniz? demişti de, kavmi onu yalanlamışlardı. Bu sebeple İlyas'ın kavmi, içlerinden temiz yürekli kullar müstesna olmak üzere azaba hazır edilmişlerdir!. Kendisinden sonraki nesiller arasında İlyas adında da biz, güzel bir ün bıraktık!. Tarafımızdan saadet ve selâmet İlyas üzerine olsun!, İşte bize sözüyle, özüyle bağlı olanları selâmımızla taltif eder, güzel ünle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mühim kullarımızdandır.»
İlyas aleyhisselâm bu şehrin halkını Allahü Teâlâ'ya ibadete ve O'na ortak koşmamaya davet ederdi. Daha sonra bu zalim hükümdarın gadrine uğrayan İlyas aleyhisselâm, nihayet kaçar ve köylerde gezerek Tevrat öğretir ve bu şekilde gizli yaşardı.

Kur'an Dersleri - 1. Bölüm

           
           




Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak'la Kur'an Dersleri'nde Kur'an eğitim ve öğretimiyle uğraşanlara ve Kur'an okumayı belli bir seviyede bilenlere tecvid ilminin usul ve metotlarını öğretilmektedir.
Bu bölümde Kur'an Eğitimi ve Öğretiminin Önemi, Kur'an Harfleri Hakkında Açıklamalar, Öğrencilerle birlikte " Cezm, Şedde ve Med " Seslendirmesi ve Tekbir ve Sübhaneke'nin Tashih-i Hurufları yapılmakta ve bunlar öğrencilerden dinleniyor...

10 - Tecvid Öğreniyorum - Med Harfleri Dersi

24 Haziran 2012 Pazar

Hz. DAVUD VE TALUT

İsrail Oğulları, Musa aleyhisselâmdan sonra bir peygamberlerine müracaat ederek:
— «Bize kumanda edecek bir hükümdar gönder, Allah yolunda muharebe edelim» dediler.
O Peygamber hakikati tesbit etmek için damarlarına bastı ve:
— «Size muharebe farz kılınırsa yapmamak etmiyesiniz» diye sordu.
Bunun üzerine bütün cemaat:
— Biz niye Allah yolunda muharebe etmiyelîm? Halbuki yurtlarımızdan çıkarıldık, evlâtlarımızdan olduk, diye cevap verdiler.
intikam hissi ve Allah'tan zafer ümidi ile harbin sebeplerinin tamamen mevcud olduğunu söylediler.
Bu sırada Mısır ile Filistin arasında sakin bulunan Amalika kavminin başında imlik Oğullarından Calut namında zorlu bir hükümdar bulunuyormuş. Bunlar israil Oğullarını mağlup etmişler, vatanlarının çok yerini zabt ile evlâdlarını, hatta hükümdar yakınlarından dört yüz kırk kişiyi esir alıp götürmüşler, kalanlara vergiler yüklemişler ve Tevratlarını bile almışlar. Bu sırada israil Oğullarının bir peygamberleri yokmuş, nihayet Allahü Teâlâ'ya yalvarmışlar, Allahü Teâlâ da bunlara peygamberlik sülâlesinden kalma tek bir kadından bir çocuk vermiş ve buna peygamberlik ihsan etmiş. Bu sayede ümitlenmişler; bir taraftan onun peygamberliğini imtihan, bir taraftan da zafer ümidiyle harbetmek arzusuna düşmüşler ve bu saika ile ondan bu talepte bulunmuşlar ve böyle söz vermişler.

ÖMER B. HATTAB (r.a)



İkinci Raşid Halife. İslâmı yeryüzüne yerleştirip, hakim kılmak için Resulullah (s.a.s)'ın verdiği tevhidî mücadelede ona en yakın olan sahabilerden biri. Hz. Ömer (r.a), Fil Olayından on üç sene sonra Mekke'de doğmuştur. Kendisinden nakledilen bir rivayete göre o, Büyük Ficar savaşından dört yıl sonra dünyaya gelmiştir (İbnül-Esîr, Üsdül-Ğâbe, Kahire 1970, IV,146). Babası, Hattab b. Nüfeyl olup, nesebi Ka'b'da Resulullah (s.a.s) ile birleşmektedir. Kureyş'in Adiy boyuna mensup olup, annesi, Ebu Cehil'in kardeşi veya amcasının kızı olan Hanteme'dir (bk. a.g.e., 145).
Kaynaklar Hz. Ömer (r.a)'in müslüman olmadan önceki hayatı hakkında fazlaca bir şey söylemezler. Ancak küçüklüğünde, babasına ait sürülere çobanlık ettiği, sonra da ticarete başladığı bilinmektedir. O, Suriye taraflarına giden ticaret kervanlarına iştirak etmekteydi (H. İbrahim Hasan, Tarihul-İslâm, Mısır 1979, I, 210). Cahiliyye döneminde Mekke eşrafı arasında yer almakta olup, Mekke şehir devletinin sifare (elçilik) görevi onun elindeydi. Bir savaş çıkması durumunda karşı tarafa elçi olarak Ömer gönderilir ve dönüşünde onun verdiği bilgi ve görüşlere göre hareket edilirdi. Ayrıca kabileler arasında çıkan anlaşmazlıkların çözümünde etkin rol alır ve verdiği kararlar bağlayıcılık vasfı taşırdı (Suyûtî, Tarihul-Hulefâ, Beyrut 1986, 123; Üsdül-Ğâbe, IV, 146).

7. Ay ve Güneş Tutulması:

Ay ve güneş tutulmasını hurafeye karıştıranlar çıkmıştır. Nitekim bazı yörelerimizde; Ay ve Güneşin şeytanlar tarafından tutulduğuna inanılmaktadır. Bu nedenle tutulma olayı başlayınca teneke ve davul çalınmakta, bazı yerlerde de silah atılmaktadır. Sebebi ise; şeytan gürültü ve silah sesinden korkarmış. Böylece Ay ve Güneş tutulmaktan kurtulurmuş. Bir başka inanışa göre de "Ay ve Güneşi melekler götürüp bir danaya teslim ederlermiş, o dana da denize batırırmış. Denize batırılan ay ve güneşi de balıklar yutarmış"(36).
Ayrıca ay ve güneş tutulması ile ilgili olarak şu inançlar da yaygın olarak söylenmektedir.
—Ay ve güneş tutulması kıyamet alametidir.
—Ay ve güneş tutulursa o yıl kıtlık olur.
—Ay ve güneş tutulursa savaş ve karışıklıklar çıkar.
—Ay ve güneş tutulması büyük ve ünlü kişilerin ölümüne işarettir.
Hz. Muhammed (S.A.S)'in oğlu İbrahim, 18 aylık iken ölmüştü. İbrahim'in öldüğü gün Güneş tutulmuştu. Bunu gören halktan bazı kimseler, "Güneş, İbrahim öldüğü için tutuldu" demişlerdi. İşte bu inanç, bu olaya dayanarak ileri sürülmüştür. Oysa ay ve güneş tutulmasının yukarıda iddia edilen olaylarla hiçbir ilgisi yoktur.
Muğire İbn Şu'be (ra)'den gelen bir rivayette şöyle denilmiştir.
"Resulullah (S.A.V) zamanında (Peygamberimizin oğlu) İbrahim (ra) vefat ettiği gün güneş tutuldu. Halk: «Güneş ibrahim'in ölümünden dolayı tutuldu» dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (S.A.V): "Güneş ile ay hiçbir kimsenin ne ölümünden ne de hayatından dolayı tutulmuştur. Bunu görünce hemen namaza durup Allah'a duaya koyulun"'(37) buyurmuştur.

Teheccüd Namazının Önemi 3. Son Bölüm

23 Haziran 2012 Cumartesi

Hz. EBU BEKİR ES SIDDÎK (r.a) (571-634)


Hz. Muhammed (s.a.s.)'in İslâm'ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilki. Câmiu'l Kur'an, es-Sıddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinen büyük sahabi.
Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasûlullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." (et-Tevbe, 9/40) şeklinde ondan bahsedilmektedir. Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm'dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adını verdiği kaydedilir. Azaptan azad edilmiş mânâsına "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddik" lâkabıyla anılmıştır. "Deve yavrusunun babası" manasına gelen Ebû Bekir adıyla meşhur olmuştur. Teym oğulları kabilesinden olan Ebû Bekir'in nesebi Mürre b. Kâ'b'da Rasûlullah'la birleşir. Anasının adı Ümmü'l-Hayr Selma, babasının ki Ebû Kuhafe Osman'dır. Künyesi Abdullah b. Osman b. Amir b. Amir... b. Murra ...et-Teymî'dir. Bedir savaşına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi müslüman olmuştur. Babası Ebû Kuhafe, Ebû Bekir'in halifeliğini ve ölümünü görmüştür. Hz. Ebû Bekir'in Rasûlullah (s.a.s.)'den bir veya üç yaş küçük olduğu zikredilmiştir. İslâm'dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan ve evinde put bulundurmayan "hanif" bir tacir olan Ebû Bekir, ölümüne kadar Hz. Peygamber'den hiç ayrılmamıştır. Bütün servetini, kazancını İslâm için harcamış, kendisi sade bir şekilde yaşamıştır.
Hz. Ebû Bekir, Fil yılından iki sene birkaç ay sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiş, güzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmuştur. İçki içmek câhiliye döneminde çok yaygın bir âdet olduğu halde o hiç içmemiştir. O dönemde Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbâr ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesi kırk bin dirhemdi ki, bunun büyük bir kısmını İslâm için harcamıştır. Rasûlullah'a iman eden Ebû Bekir (r.a.) İslâm dâvetçiliğine başlamış, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi İslâm'ın yücelmesinde büyük emekleri olan ilk müslümanların bir çoğu İslâm'ı onun dâvetiyle kabul etmişlerdir.

6. Kabirlere Kurban Adamak:

Halkımızdan bazıları belki de bilmeyerek bazı kabir ve türbelere kurban adıyorlar. Bu yanlış bir uygulamadır. Öyleyse doğrusu nedir? Adak ne demektir? Şartları nelerdir? Önce ana hatlarıyla bunu açıklayıp daha sonra da yanlışlığın ne şekilde yapıldığını belirtmeye çalışalım. İslâm dinine göre adak=nezir: "Allah Teâlâ'ya ta'zim için mubah bir fiilin yapılmasını deruhte etmek, öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacip kılmaktır" (29). Bir başka ifade ile, "Bir kimsenin Allah tarafından, yapılması kendisine emrolunmamış bir işi, kendi nefsine vacip kılmasıdır"(30). Tecrid-i Salih'te ise, "Adak mübah olan bir şeyi Allah rızası için kendi nefsine vacip kılmaktır"31 diye tanımlanmaktadır. Ahkam-ı Kur'aniye'de de: "Allah tarafından vacip kılınmayan birşey ile kendi kendine borçlanmak, kendini yük altına almaktır"32 şeklinde ifade edilmiştir.
Ancak adakta en çok dikkat edilecek husus, adak olarak yapılacak işin cinsinden FARZ veya VACİP bir ibadetin bulunması şartına riayet edilmesidir.
Şöyle ki bir kimse, "Allah için bir gün oruç tutayım veya Allah rızası için bir kurban keseyim" derse bu, nezir (adak) geçerlidir. Çünkü oruç nevinden farz, kurban cinsinden vacip bir ibadet vardır. Fakat bir kimse, "Falan hastayı ziyarete gitmeyi nezrediyorum (adıyorum)" dese, bu adağı geçerli değildir. Zira ziyaret farz ve vacip cinsinden bir ibadet değildir.
İslâm dinine göre adak, yerine getirilmesi gereken vacip bir hükümdür. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'de: ..Adaklarını ifa etsinler" (Hac, 29) buyrulmaktadır.
Peygamberim Efendimiz de: "Kim Allah'a itaat etmeyi nezretmişse ona itaat etsin, kim de Allah 'a isyan etmeyi nezretmişse ona isyan etmesin"'(33) buyururlar
Adak yapılacak kurbanın kesilmesinin borç olması için aşağıdaki şartların bilinmesi gerekir:
1. Adak kurbanının cinsi dinimizin kabul ettiği hayvan türlerinden olmalıdır. Bunlar; keçi, koyun, sığır, manda ve deve cinsi hayvanlardır. Tavuk, horoz, hindi, ördek, kaz gibi kümes hayvanlarından kurban adağı olmaz. Ama halkımızdan pekçok müslüman, adak olsun diye tavuk ve horoz kesiyorlar. Belirttiğimiz gibi bu hayvanlardan adak kurbanı olmaz.
2. Adanan kurban, kişinin zaten kesmesi gereken kurban olmamalıdır. Mesela: Zengin bir kimse, "Şu işim olursa Kurban Bayramı'nda bir kurban keseyim" diye adakta bulunursa, o kimse işi olunca iki kurban birden kesmesi gerekir. Birisi adağı için, diğeri de zaten kesmesi vacip olan kurbanı için.
3. Adanan kurban Allah'a masiyet (itaatsizlik, günah) olan bir adak olmamalıdır. Mesela: "Şu işim olursa nefsimi hak yolunda kurban edeyim" diye yapılan bir adak gibi. Bu adak değil, intihar olur, cinayet olur.


Teheccüd Namazının Önemi 2

22 Haziran 2012 Cuma

ALİ İBN EBİ TÂLİB



Resulullah'ın amcasının oğlu, damadı, dördüncü halife. Babası Ebû Talib, annesi Kureyş'ten Fâtıma binti Esed, dedesi Abdulmuttalib'tir. Künyesi Ebu'ı Hasan ve Ebû Tûrab (toprağın babası), lâkabı Haydar; ünvanı Emîru'l-Mü'minin'dir. Ayrıca 'Allah'ın Arslanı' ünvanıyla da anılır.
Hz. Ali küçük yaşından beri Resulullah'ın yanında büyüdü. On yaşında İslâm'ı kabul ettiği bilinmektedir. Hz. Hatice'den sonra müslümanlığı ilk kabul eden odur. Hz. Peygamber ile Hz. Hatice'yi bir gün ibadet ederken gören Hz. Ali'ye Peygamberimiz şirkin kötülüğünü, tevhidin manasını anlattığında Hz. Ali hemen müslüman olmuştu. Mekke döneminde her zaman Resulullah'ın yanındaydı. Kâbe'deki putları kırmasını şöyle anlatır: "Bir gün Resul-u Ekrem ile Kâbe'ye gittik. Resul-u Ekrem omuzuma çıkmak istedi. Kalkmak istediğim zaman kalkamıyacağımı anladı, omuzumdan indi, beni omuzuna çıkardı ve ayağa kalktı. Kendimi istesem ufukları tutacak sanıyordum. Kâbe'nin üzerinde bir put vardı, onu sağdan soldan ittim. Put düştü, parça parça oldu. Resulullah'ın omuzlarından indim. İkimiz geri döndük." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 384).
Resul-u Ekrem, en yakın akrabasını uyarmak ve hakkı tebliğ etmek hususunda Allah'u Teâlâ'dan emir alınca onları Safa tepesinde toplayıp ilâhî emirleri tebliğ edince, Kureyş müşrikleri onunla alay etmişti. İkinci toplantıyı yapmasını Hz. Ali (r.a.)'ye bıraktı, Ali de bir ziyafet hazırlayarak Hasimoğullarını davet etti. Resulullah yemekten sonra: "Ey Abdülmuttaliboğulları, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmiş bulunuyorum.
İçinizden hanginiz benim kardeşim ve dostum olarak bana bey'at edecek" dedi. Yalnız Ali (r.a.) kalktı ve orada Resulullah'a onun istediği sözlerle bey'at etti. Bunun üzerine Resul-u Ekrem, "Kardeşimsin ve vezirimsin " diyerek Hz. Ali'yi taltif etti.
Hz. Peygamber hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine verilmek üzere Ali'ye bıraktı ve o gece Hz. Ali, Resulullah'ın yatağını da yatarak müşrikleri şaşırttı. Böylece Hz. Ali, Hz. Peygamber'i öldürmeye gelen müşrikleri oyalayarak onun yerine hayatını tehlikeye atmış, bu suretle Peygamber'e hicreti sırasında zaman kazandırmıştır. Hz. Ali, Peygamberimiz'in kendisine bıraktığı emanetleri sahiplerine verdikten sonra Medine'ye hicret etti. Medine'de de Hz. Peygamber'in devamlı yanında bulundu, bütün cihat harekâtlarına katıldı, Uhud'da gâzî oldu. Bedir'de sancaktardı. Aynı zamanda keşif kolunun başındaydı; hakim noktaları tesbit ederek Hz. Peygamber'e bildirdi. Bu mevkiler işgal edilerek, Bedir'de önemli bir savaş harekâtını başarıya ulaştırdı. Bedir gazasının başlamasından önce, Kureyşliler'le teke tek dövüşen üç kişiden biriydi. Bu döğüşte, hasmı Velid b. Muğire'yi kılıcı ile öldürdüğü gibi, Hz. Ebû Ubeyde zor durumdayken yardımına koştu ve onun hasmını da öldürdü. Kendisine "Allah'ın Arslanı" lâkabı ve Bedir ganimetlerinden bir kılıç, bir kalkan ve bir de deve verildi.
Hz. Ali, Bedir savaşından sonra Hz. Peygamber'in kızı Hz. Fâtıma ile evlendi. Nikâhını Hz. Peygamber kıydı. O zamana kadar Resulullah'la oturan Hz. Ali nikâhtan sonra ayrı bir eve taşındı. Hz. Ali'nin, Hz. Fâtıma'dan üç oğlu, iki kızı dünyaya geldi.
Hicret'in üçüncü yılında Uhud savaşında, müslüman okçuların hatası yüzünden müşrikler müslümanların üzerine saldırmışlar ve Hz. Peygamber de yaralanarak bir hendeğe düşmüş ve düşman onun öldüğünü yaymıştı. Halbuki o sırada döğüşe döğüşe gerileyen Hz. Ali, Hz. Peygamber'in içine düştüğü hendeğe ulaşarak, onu korumaya almıştı. İki tarafın da kazanamadığı bu savaşta Hz. Ali birçok yerinden yaralanarak gazi oldu.


18 Haziran 2012 Pazartesi

SÛRELERİN SIRLARI

FELAK VE NAS SURELERİ:

Felak Suresini çok okuyan kişi; insanların hasedinden ve kötülüklerinden korunur. Rızkı artar. Kolay yollardan çok kazanır.

Nas Suresini çok okuyan kişi sağlıklı olur. Nazardan kötülüklerden cin ve şeytanın sataşmalarından ve şerrinden korunur. Vesveseden kurtulur.
Sabah akşam bu iki sureyi okuyan ve günlük hayatta sürekli okuyan kişi; cin insan şeytan şerrinden büyüden nazardan vesveseden fakirlikten ve her türlü kötülüklerden emin olur korunur.

Bir amirin huzuruna çıkacak kişi veya bir zalimin yanına gitmek zorunda kalan kişi; Felak ve Nas surelerini okuyarak giderse onlardan fenalık görmez; riayet görür.

Bu iki sure safran misk ve gül suyu karışımı mürekkeple yazılıp naylon veya muşambaya sarılıp küçük çocukların boynuna asılırsa; cin şeytan sataşmalarından ve haşerattan korunur.

Büyü yapılan kişi veya vekil kıldığı kişi; gece sabaha karşı abdestli olarak kıbleye yönelir. Büyü ve sihrin bozulmasını niyet ederek Felak ve Nas Surelerini 1000er defa okur. Sonra kağıt üzerine Euzu Besmele ile Felak ve Nas Surelerini yazsın ve naylon veya muşambaya sarıp üzerinde taşırsa; 'ın izniyle büyü bozulur ve bir daha zarar vermez.
Ruhsal hastalığı olan kişi 7 gün arka arkaya Felak ve Nas Surelerini sürekli okur. Bu iki sure bir kaba yazılarak içine su konulur ve yazı silindikten sonra içerse şifa bulur.

Son nefesinde olan kişiye Nas suresi okunursa ölüm acısı hafifler. Hastaya okunursa acısı hafifler.

Felak suresi; cin ve şeytan şerrinden korunmak ve kurtulmak için 41 defa okunur.

Nas suresi; cin şeytan şerrinden ehvamdan vesveseden korunmak ve kurtulmak için 21 defa okunur.

Çok önemli iki gün ve iki gece

İHLAS SURESİ'NİN SIRLARI:

İhlas suresi; okuyanı kıyamet korkularından kabir karanlığından cehennem azabından korur ve kurtarır. Ölüm acısını hafifletir. Çok okuyan dostlarından olur. Okuyan 'a sığınmış olur ve şirkten kurtulur. Şeytanı kaçırır. Kulunu 'a yaklaştırır. Mükafat ve sevap olarak iman eden kimsenin sevap ve mükafatı verilir ve 100 şehit sevabı lütfedilir.

İhlas Suresini okuyan kişi Kuran'ın 3 de 1ni okumuş gibi olur.

İhlas Suresini günde 10 defa okuyana onun için Cennette bir ev yapar. 11 defa okuyana Cennette saray yapılır. 21 defa okuyana 2 saray 30 defa okuyana 3 saray yapılır.

İhlas Suresini sabah namazının ardından 11 defa okuyana günah bulaşmaz. Şeytandan korunur.

İhlas Suresini 12 defa okuyan kişi Kuran'ı 4 defa okumuş gibi olur. Yeryüzünün en üstün insanı olur.

İhlas Suresini her gün 50 defa okuyan kişinin 50 senelik günahı bağışlanır. Kıyamet günü kabrinden "Ey 'ı öven kimse kalk Cennete gir." denilerek çağrılır.