Sayfalar

15 Ekim 2012 Pazartesi

Dinde reform yapılabilir mi?

Soru: "Yeni fen vâsıtaları çıktı, devir değişti. Yeni olaylarla karşılaşıyoruz. Din görevlileri toplanmalı, bir şûrâ kurulmalı, alacağı kararlarla, yeni tefsîrler, yeni ictihâdlar yapılmalı, ba'zı farzlar azaltılmalı, kolaylıklar getirilmeli, âlimleri, mezhebleri taklîd devri kapanmalıdır!" deniyor. Dinde değişiklik yapmak câiz midir?
Cevap: Dürer-ül hükkâm şerhinde, (Zamanın değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nassa, dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor. İmâm-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki: Ba'zı kimseler, yapacakları değişikliklerle dîni düzelteceklerini zannediyor, ortaya bid'at çıkarıyorlar. Bid'atlerin zulmetleri ile sünnetin nûrunu örtmeye çalışıyorlar. Yaptıkları değişikliklerle dînin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değildir. Kur'ân-ı kerîmde buyuruluyor ki: 
 
(Bugün sizin için dîninizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan ni'metimi tamamladım ve size din olarak İslâmiyyeti vermekle râzı oldum.) [Maide 3]
Dinimiz Noksan Değildir
Dînimiz, kıyâmete kadar hayat şekillerinde ve fen vâsıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin hepsine şâmil olan hükümleri bildirdi. Müctehidler de bunların hepsini açıkladı. Sonra gelen müceddid âlimler bu hükümlerin yeni olaylara nasıl tatbik edileceklerini, tefsîr ve fıkıh kitaplarında birdirdi. Müceddid âlimler kıyâmete kadar mevcuttur.
Dîni değiştirip yıkmak istiyen reformcuların kuracakları şûrâdakiler, ya İmâm-ı a'zam hazretleri gibi birer müctehiddir veya değildir. Eğer müctehid iseler, ictihâdlarını birleştirmezler. Meselâ İmâm-ı a'zam hazretlerinin üç talebesi müctehid oldukları ve hocalarından farklı ictihâdda bulundukları hâlde, hocalarının ictihâdının yanlış olduğunu söylememişlerdir. Çünkü ictihâd, ictihâdla nakzedilmez, ya'nî hükmü ortadan kaldırılmaz. En mühimi de farklı ictihâdların rahmet olmasıdır. Hadîs-i şerîfte, (Müctehid âlimlerin farklı ictihâdları rahmettir) buyuruluyor. (Beyhekî)
Bu rahmeti ortadan kaldırmak câiz olmaz. Reformcuların kuracakları şûrâda 5 reformcu guslün farzının 2 olduğuna, 7 reformcu da 4 olduğuna karar verse, 5 müctehid, 7 müctehidin kararına uymaya mecbur mu edilecektir? Hâlbuki, her müctehid kendi ictihâdı ile hareket eder. Başka müctehide uyması câiz değildir. Sonra gusül ile namaz ile fen vâsıtalarınının ilerlemesinin ne alâkası olur? Zamanla farzlar değişmez.
Reform şûrâ, ittifakla namaz vakitlerini, rek'at sayılarını azaltsalar, zekât 1/40 iken 1/100'e indirseler, yaptıkları bu reform, dîne hizmet mi olur, yoksa dîni yıkmak mı olur?
Şûrâdaki reformcular müctehid değilse, o zaman alacakları kararların ne kıymeti olur? Her iki hâlde de yapacakları iş, dîni değiştirmekten başka birşey değildir. Şûrâ sözünü ağzına alanların câhil değilse, sapık olduğu apaçık meydandadır.
M.Hâdimî hazretleri buyurdu ki:
(Edille-i şer'ıyyenin 4 olması, müctehidler içindir. Mukallidler, ya'nî dört mezhebden birinde olanlar için delil, senet, bulunduğu mezhebin hükmüdür. Çünkü, mukallidler, nasstan [âyet ve hadîsten] hüküm çıkaramaz. Bunun için, bir mezhebin bir hükmü, nassa uymuyor gibi görünse de, yine o mezhebe uymak lâzımdır. Çünkü Nass, ictihâd isteyebilir, te'vîli gerekebilir, neshedilmiş olabilir. Bunu da ancak müctehid anlar.) [Berîka s.94]
M. Şevket Eygi Diyor ki
M.Şevket Eygi, Milli Gazetedeki yazısının ilk iki parağrafında diyor ki:
(Bir ilâhiyat profesörü çıkıyor, Ehl-i Sünnet Müslümanlığına savaş açıp, "Kur'ân Müslümanlığı" safsatası altında masonik bir hümanizmanın propagandasını yapıyor. Bir başka reformcu, "Allah göktedir" diyen aşırı bir adamın mezhebini ülkemizde yaymak istiyor. Bir ötekisi, îmânın şartlarını altıdan beşe indiren ve Âmentü formülünden kadere îmân maddesini kaldıran Pakistanlı bir yazarın metodunun Türkiye'yi kurtaracağını iddia ediyor. Velhasıl ortalıkta bir sürü yamuk, bozuk, çarpık inanç görüş dolaşıyor. Peki bu hatâlı inanış ve kanaatleri yayanlar kimlerdir? Bunlar kendilerine İslâmcı diyorlar ama peşlerinden gittikleri adamlar genellikle 19. ve 20. asırda zuhur etmiş on kadar mâlum ve mâhut şahıstır. Hâlbuki İslâm dünyasında, bahusus Ehl-i Sünnet dairesi içinde binlerce büyük din âlimi, fakih, mürşid, allâme, imâm, rehber yetişmiştir. Bizim reformcuların hiçbiri Gazâlî'nin, Süyûtî'nin, Şârânî'nin, Birgivî'nin, Ebülleys'in, Ebussuud'un, Fahreddin Râzî'nin, Cüveynî'nin, İmâm-ı Rabbânî'nin eserlerinden bahsetmez. Onlar ehl-i sünnet imâmlarıdır. Bizimkiler ise selefî, mezhebsiz, Necdî, telfîkçi, reformcu, aktivist birkaç kişinin peşine takılmıştır.)
Not: M.Şevket Eygi'nin kaderi inkâr eden Pakistanlı yazar dediği kimse, Mevdûdi'dir. Necdî dediği de vehhâbidir. Allah gökte diyenler de vehhâbilerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız bizim için önemlidir.