Soru:
"Yeni fen vâsıtaları
çıktı, devir değişti. Yeni olaylarla karşılaşıyoruz. Din görevlileri toplanmalı,
bir şûrâ kurulmalı, alacağı kararlarla, yeni tefsîrler, yeni ictihâdlar
yapılmalı, ba'zı farzlar azaltılmalı, kolaylıklar getirilmeli, âlimleri,
mezhebleri taklîd devri kapanmalıdır!" deniyor. Dinde değişiklik yapmak câiz
midir?
Cevap: Dürer-ül
hükkâm şerhinde, (Zamanın değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hükümler
değişebilir. Nassa, dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor. İmâm-ı Rabbânî
hazretleri de buyuruyor ki: Ba'zı kimseler, yapacakları değişikliklerle dîni
düzelteceklerini zannediyor, ortaya bid'at çıkarıyorlar. Bid'atlerin zulmetleri
ile sünnetin nûrunu örtmeye çalışıyorlar. Yaptıkları değişikliklerle dînin
noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan
değildir. Kur'ân-ı kerîmde buyuruluyor ki:
(Bugün sizin için
dîninizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan ni'metimi tamamladım ve size din olarak
İslâmiyyeti vermekle râzı oldum.) [Maide 3]
Dinimiz Noksan
Değildir
Dînimiz, kıyâmete kadar
hayat şekillerinde ve fen vâsıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin
hepsine şâmil olan hükümleri bildirdi. Müctehidler de bunların hepsini açıkladı.
Sonra gelen müceddid âlimler bu hükümlerin yeni olaylara nasıl tatbik
edileceklerini, tefsîr ve fıkıh kitaplarında birdirdi. Müceddid âlimler kıyâmete
kadar mevcuttur.
Dîni değiştirip yıkmak
istiyen reformcuların kuracakları şûrâdakiler, ya İmâm-ı a'zam hazretleri gibi
birer müctehiddir veya değildir. Eğer müctehid iseler, ictihâdlarını
birleştirmezler. Meselâ İmâm-ı a'zam hazretlerinin üç talebesi müctehid
oldukları ve hocalarından farklı ictihâdda bulundukları hâlde, hocalarının
ictihâdının yanlış olduğunu söylememişlerdir. Çünkü ictihâd, ictihâdla
nakzedilmez, ya'nî hükmü ortadan kaldırılmaz. En mühimi de farklı ictihâdların
rahmet olmasıdır. Hadîs-i şerîfte, (Müctehid âlimlerin farklı ictihâdları
rahmettir) buyuruluyor. (Beyhekî)
Bu rahmeti ortadan
kaldırmak câiz olmaz. Reformcuların kuracakları şûrâda 5 reformcu guslün
farzının 2 olduğuna, 7 reformcu da 4 olduğuna karar verse, 5 müctehid, 7
müctehidin kararına uymaya mecbur mu edilecektir? Hâlbuki, her müctehid kendi
ictihâdı ile hareket eder. Başka müctehide uyması câiz değildir. Sonra gusül ile
namaz ile fen vâsıtalarınının ilerlemesinin ne alâkası olur? Zamanla farzlar
değişmez.
Reform şûrâ, ittifakla
namaz vakitlerini, rek'at sayılarını azaltsalar, zekât 1/40 iken 1/100'e
indirseler, yaptıkları bu reform, dîne hizmet mi olur, yoksa dîni yıkmak mı
olur?
Şûrâdaki reformcular
müctehid değilse, o zaman alacakları kararların ne kıymeti olur? Her iki hâlde
de yapacakları iş, dîni değiştirmekten başka birşey değildir. Şûrâ sözünü ağzına
alanların câhil değilse, sapık olduğu apaçık meydandadır.
M.Hâdimî hazretleri
buyurdu ki:
(Edille-i şer'ıyyenin 4
olması, müctehidler içindir. Mukallidler, ya'nî dört mezhebden birinde olanlar
için delil, senet, bulunduğu mezhebin hükmüdür. Çünkü, mukallidler, nasstan
[âyet ve hadîsten] hüküm çıkaramaz. Bunun için, bir mezhebin bir hükmü, nassa
uymuyor gibi görünse de, yine o mezhebe uymak lâzımdır. Çünkü Nass, ictihâd
isteyebilir, te'vîli gerekebilir, neshedilmiş olabilir. Bunu da ancak müctehid
anlar.) [Berîka s.94]
M. Şevket Eygi Diyor
ki
M.Şevket Eygi,
Milli Gazetedeki yazısının ilk iki parağrafında diyor ki:
(Bir ilâhiyat profesörü
çıkıyor, Ehl-i Sünnet Müslümanlığına savaş açıp, "Kur'ân Müslümanlığı" safsatası
altında masonik bir hümanizmanın propagandasını yapıyor. Bir başka reformcu,
"Allah göktedir" diyen aşırı bir adamın mezhebini ülkemizde yaymak istiyor. Bir
ötekisi, îmânın şartlarını altıdan beşe indiren ve Âmentü formülünden kadere
îmân maddesini kaldıran Pakistanlı bir yazarın metodunun Türkiye'yi
kurtaracağını iddia ediyor. Velhasıl ortalıkta bir sürü yamuk, bozuk, çarpık
inanç görüş dolaşıyor. Peki bu hatâlı inanış ve kanaatleri yayanlar kimlerdir?
Bunlar kendilerine İslâmcı diyorlar ama peşlerinden gittikleri adamlar
genellikle 19. ve 20. asırda zuhur etmiş on kadar mâlum ve mâhut şahıstır.
Hâlbuki İslâm dünyasında, bahusus Ehl-i Sünnet dairesi içinde binlerce büyük din
âlimi, fakih, mürşid, allâme, imâm, rehber yetişmiştir. Bizim reformcuların
hiçbiri Gazâlî'nin, Süyûtî'nin, Şârânî'nin, Birgivî'nin, Ebülleys'in,
Ebussuud'un, Fahreddin Râzî'nin, Cüveynî'nin, İmâm-ı Rabbânî'nin eserlerinden
bahsetmez. Onlar ehl-i sünnet imâmlarıdır. Bizimkiler ise selefî, mezhebsiz,
Necdî, telfîkçi, reformcu, aktivist birkaç kişinin peşine takılmıştır.)
Not:
M.Şevket Eygi'nin kaderi inkâr eden Pakistanlı yazar dediği kimse,
Mevdûdi'dir. Necdî dediği de vehhâbidir. Allah gökte diyenler de
vehhâbilerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız bizim için önemlidir.