Sayfalar

31 Temmuz 2012 Salı

PEYGAMBERİN KARDEŞLERİ

Cenneteki Tuba Ağacı 2

30 Temmuz 2012 Pazartesi

ABDULFETTAHI AKRI HAZRETLERİ 1

Yatsı Namazı Tesbihatı

YATSI NAMAZI TESBİHATI
1
Ezan ve kâmetin arkasından bu dua okunur.
Allahümme rabbe hazihi'd-davet'it-tâmmeh, ve's-salâti'l-kaimeh, âti seyyidina Muhammeden'il-vesilete ve'l-fazilete ve'derecate'r-rafiate'l âliyeh, ilahî veb'ashu makâmen mahmuden'illez'i vaadteh. İnneke lâ tuhlifu'l-mîâd.
2
Yatsı Namazının dört rek'atlik farzından sonra "SELAM DUASI" okunur
Estağfirullâh, estağfirullâh, estağfirullâh el-azîym el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hû, el-hayy'el kayyûm, ve etübü ileyh. Allâhumme ente's-selâmü ve minke's-selâm, tebârekte yâ zelcelâli ve'l-ikrâm

Resûlullaha itâ'at Allah'a itaat ayrı mıdır?

Resûlüne imân ve itâat olmadan Allah'a imân ve itâat olmaz. Çünkü Allahü teâlâ, kendine itâ'ati, bir çok âyette, Resûlü ile birlikte zikretmiştir. Meselâ buyuruyor ki:
(Resûle itâ'at eden, Allah'a itâ'at etmiş olur.) [Nisâ 80]
(Resûl, size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının!) [Haşr 7]
(De ki "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin!") [A.İmrân 31]
[Bu âyet-i kerîme inince, münâfıklar, şimdiki mürted ve zındıklar gibi, "Muhammed kendine tapılmasını istiyor" dediler. Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerîme indi. (Şifâ-i şerîf)]
(De ki, "Allah'a ve Peygambere itâ'at edin! Eğer [Peygambere uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [A.İmrân 32]
Allahü teâlâ, Peygamber efendimize itâati emrettiği gibi, ona muhâlefeti, isyânı da yasaklamıştır:
(Kim Allah'a ve Resûlüne isyân eder ve hududullahı aşarsa Allah onu, temelli kalacağı Cehenneme sokar.) [Nisâ 14] [Hududullah, Allah'ın emir ve yasakları]
(Doğru yol belli olduktan sonra, Peygambere karşı geleni ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyanı, o yolda bırakır ve cehenneme sokarız.) [Nisâ 115]
Allah'a, Resûlüne isyân
(Allah ve Resûlüne karşı gelen, bilsin ki Allah'ın azâbı çetindir.) [Enfal 13]
(Ey îmân edenler, sizi hayat verecek şeylere [dinin emîrlerine] da'vet edince, Allah'a ve Resûlüne icâbet edin!) [Enfâl 24]
(Allah'a ve Resûlüne karşı gelen, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.) [Ahzâb 36]
Sünnet-i seniyyeye uymanın farz olduğunu yukarıda âyet-i kerîmelerle bildirmiştik. Bu konudaki hadîs-i şerîflerden birkaçı da şöyle:
(Bana uyan Cennete girer, isyân eden giremez.) [Buhârî]
(Resûlün harâm kılması, Allah'ın harâm kılması gibidir.) [Tirmizî]
(Allah'ın kitabına, Peygamberin sünnetine sarılan sapıtmaz.) [Hâkim]
(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]
(Benden sonra ihtilâflar çıkar. O zaman sünnetime ve hülefa-i râşidînin sünnetine uyun!) [Tirmizî] 

20 - Tecvid Öğreniyorum - İdğam-ı Misleyn Dersi

İSLAM VE ÎMAN


Cenneteki Tuba Ağacı 1

29 Temmuz 2012 Pazar

Sünnetin önemi nedir?

Suâl: Ba'zıları, "Bize Kur'ân yeter. Muhammedin sünneti bize lâzım değil" diyor. Sünnetin dinimizdeki yeri nedir?
Cevap: Sünnete düşman olan kâfir olur. Zaten bunu yapanlar mürted ve zındıklardır. "Bize Kur'ân yeter, yalnız Kur'âna uyarız" diyenler, sözlerinde samimi değildir. Onlar Kur'âna da inanmıyorlar. İnansalar, (Resûlüme uyun) emrine uyarladı. Bunlardan ba'zıları, (Kur'ânı biz indirdik, biz koruruz) âyetine rağmen, Kur'ânın bir kısmı eksik veya fazla diyebiliyorlar. Eğer Kur'ana inansalardı böyle söylemezlerdi. Böyle sapıkların çıkacağını Peygamber efendimiz, bir mu'cize olarak bildiriyor ki:
(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadîs söylenince "Resûlullah böyle şey söylemez. Hadîsi bırak, Kur'ândan söyle" derler.) [Ebû Ya'la]
(Yakında "Kur'ânın dışında uyulacak bir şey tanımam" diyenler çıkacaktır.) [Ebû Dâvüd]
Kur'ân-ı kerîmde, Peygamber efendimizin âlemlere rahmet olarak gönderildiği ve Allah'ın büyük lütfu olduğu bildirilmekte, ona imân ve ita'ât gerektiği defalarca tekrar edilmektedir. Kurân-ı kerîme uyanın, Onun Resûlüne de uyması gerekir. Resûlüne uymazsa, Kur'ân-ı kerîme de uymamış olur.
Âlemlere rahmettir
Allahü teâlânın Resulullahı peygamber olarak göndermesi bir rahmet ve büyük bir lütuf ve ni'mettir. Nitekim Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki:
(Resûlüm, biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiyâ 107]
(Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allahın âyetlerini okuyan, [kötülüklerden ve inkârdan] kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulundu. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idi.) [A.İmrân 164] 

Kur'an Dersleri - 12. Bölüm

Cevşen Ül Kebir 12

İftar Duâsı


Güneşin battığı iyi anlaşılınca, önce E’ûzü ve Besmele okuyup, (Allahümme yâ vâsi’al-magfireh igfirlî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil-müminîne vel müminât yevme yekûmülhisâb) denir. (70) Bir iki lokma iftârlık yiyip, (Zehebezzama’ vebtelletil-urûk ve sebetel-ecr inşâallahü teâlâ) (70) denir ve yemeğe başlanır.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Müminlerin ruhları cennettedirler

Kimlerle süt kardeşlik olur?


Soru: Bir çocuk bir kadının sütünü emse, çocuk kimlerle süt kardeş olur?
Cevap: İki yaşından küçük iki çocuk, aynı kadından süt emince, süt kardeşi olur.
Bir çocuk, bir kadının sütünü emince, bu sütün hâsıl olmasına sebep olan erkek, bu çocuğun süt babası olduğu gibi, bu erkeğin babası da, süt dedesi, anası da, süt ninesi, kardeşleri de süt amca ve süt halası olur.
Çocuğun, süt anası ve süt babası ile ve bunların anaları, babaları ve kardeşleri ve çocukları ve her kuşaktan torunları ile evlenmesi, ebedî harâmdır. Bunlarla soydan akrabâ olsaydı, yine evlenemezdi. Bu çocuğun çocukları, bunun süt anası veya süt babası ile evlenemez. Çocuğun hanımı, çocuğun süt babası ile ve çocuğun kocası da, çocuğun süt anası ile evlenemez. Aynı kadından emen oğlan ile kız, süt babaları başka olsa ve başka yıllarda emmiş olsalar bile, birbiri ile ve birbirlerinin çocukları ve torunları ile evlenemez.
Ba'zı Misâller
Birkaç misâl verirsek, konu daha iyi anlaşılır:
Suâl: Abimin hanımı, bir kızı emzirmiş. Bu kızla evlenmem harâm mıdır?
Cevap: Evet harâmdır. O kız ağabeyinizin kızı sayılır, sizin de yeğeniniz olur. Öz kardeşinin süt kızı ile evlenmek harâm olduğu gibi, süt kardeşinin öz kızı ile ve süt kardeşinin süt kızı ile de evlenmek harâmdır.
Suâl: Annemi emen çocuğun, ya'nî süt kardeşimin annesi veya bacısı ile evlenebilir miyim? 

Gafletle kılınan namaz (Namaz Risalesi - 3)

Namaz Risalesi - 3

Gafletle kılınan namaz

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, Namaz Risalesi’nde buyuruyor ki:

Hadis-i şerifte gelmiştir ki:

Her farz namazını kıldıktan sonra, Âyet-el-kürsiyi okuyanın, Cennete girmesine mani’ yoktur. Sadece ölüm vardır.

Hadis-i şerifte beyan buyurulduğu üzere, farz namazından sonra okunan, 33’er kere okunan tesbih, tehlil ve tekbirin, imam-ı Rabbani müceddid-i elf-i sani radıyallahü anh’ın indinde, sırrı budur ki, namazın kılınması zamanında meydana gelen kusurların telafisi, o tesbih ve tekbirledir. Binaenaleyh, namazı lâyıkıyla kılamadığını ve ibadetinin noksan olduğunu o tesbihlerle itiraf etmek gerektir. Allahü teâlânın tevfikiyle ibadetin yapılması nasip olunca, o nimetin şükrünü Elhamdülillah diyerek yerine getirmek ve ondan başka ibadete müstahak yoktur diye bilmek lazımdır. Namaz, edeplerine ve şartlarına uygun olarak kılınıp, sonra, samimi kalb ile tesbihler yapılıp ve nimetin şükrü yerine getirilip ve Allahü teâlâdan başka ibadete hakkı olan olmadığı bildirilirse, ümit edilir ki, o namaz, Allahü teâlânın kabulüne şayan olur ve o namazın sahibi olan kişi kurtulur. Onun için, tesbihleri terk etmemek icab eder.

Ne zaman ki, namaza durmaya irade edilince, önce dünya fikirlerini, masivayı zihninden silip, Allahü teâlânın azametini göz önüne getirmeye uğraşmak lazımdır. Çünkü namaz huzur-ı Rabbilâlemindir “celle celalüh”. Yani namaz kılmak, Allahü teâlânın huzuruna çıkmaktır ve Seyyid-ül Mürselin’in “aleyhi ve ala alihissalevatü vetteslimat” miracıdır ve Musa aleyhisselâmın Tur Dağı’ndaki müşahedesidir. Her namazda, veya her günde veya her haftada bir kere olsun Allahü teâlânın korkusundan bir miktar gözyaşı dökmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

27 Temmuz 2012 Cuma

Gerçek Tedbir Budur 2 Bölüm


Akşam Namazı Tesbihatı

AKŞAM NAMAZI TESBİHATI
1
Ezan ve kâmetin arkasından bu dua okunur.
Allahümme rabbe hazihi'd-davet'it-tâmmeh, ve's-salâti'l-kaimeh, âti seyyidina Muhammeden'il-vesilete ve'l-fazilete ve'derecate'r-rafiati'l âliyeh, ilahî veb'ashu makâmen mahmuden'illez'i vaadteh. İnneke lâ tuhlifu'l-mîâd.
2
Akşam Namazının üç rek'atlik farzından sonra "SELAM DUASI" okunur
Estağfirullâh, estağfirullâh, estağfirullâh el-azîym el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hû, el-hayy'el kayyûm, ve etübü ileyh. Allâhumme ente's-selâmü ve minke's-selâm, tebârekte yâ zelcelâli ve'l-ikrâm

İkindi Namazı Tesbihatı

İKİNDİ NAMAZI TESBİHATI
1
Ezan ve kâmetin arkasından bu dua okunur.
Allahümme rabbe hazihi'd-davet'it-tâmmeh, ve's-salâti'l-kaimeh, âti seyyidina Muhammeden'il-vesilete ve'l-fazilete ve'derecate'r-rafiati'l âliyeh, ilahî veb'ashu makâmen mahmuden'illez'i vaadteh. İnneketuhlifu'l-mîâd.
2
İkindi Namazının dört rek'atlik farzından sonra "SELAM DUASI" okunur
Estağfirullâh, estağfirullâh, estağfirullâh el-azîym el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hû, el-hayy'el kayyûm, ve etübü ileyh. Allâhumme ente's-selâmü ve minke's-selâm, tebârekte zelcelâli ve'l-ikrâm

Yanlış fetvâ vermenin günahı nedir?

Soru: Dîni konularda çalakalem yazı yazmanın, ona uygun, ötekine uygun değil demenin vebâli yok mudur?
Cevap: Dînî konularda bilmeden konuşmanın vebâli çok büyüktür. Meşhur bir harâma helâl veya meşhur bir helâle harâm diyen küfre girer.
Müctehîd olmayan kimsenin, Kur'ân-ı Kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anladığına göre fetvâ vermesi câiz değildir. Çünkü âyet ve hadîslerden dört mezhebin müctehîdleri, farklı hükümler çıkarmıştır. Onun için herkes, kendi mezhebine uymalı, kendi mezhebindeki âlimlerin verdiği fetvâlarla amel etmelidir!
Bilmeden, kitaba bakmadan, "câizdir", "câiz değildir" gibi konuşmaktan çok sakınmalıdır! Hadîs-i Şerîfte, (Ateşe [Cehenneme] en cür'etkâr olanınız, fetvâ vermeye en cür'etkâr davrananınızdır) buyuruldu.
Harâmdan korkmayan, günâh işlemeye cesâret eden câhildir. Nitekim, (câhil, cür'etkâr olur) buyuruldu. Ya'nî, (câhil, günâh işlemekten korkmaz) demektir.
Fetvâ vermenin mesuliyeti
Fetvâ vermenin mes'ûliyeti çok büyüktür. Hadîs-i Şerîflerde buyuruldu ki:
(Bilmeden fetvâ verene, yerdeki ve gökteki melekler la'net ederler.) [İbni Lâl]
(Ehli olmadan din kardeşine yanlış fetvâ veren, ona hâinlik etmiş olur.) [Ebû Dâvüd]
(Cehennem zebânileri, günâh işleyen hâfızlara, puta tapanlardan daha çok azâb yapar. Çünkü bilerek yapılan günâh, bilmiyerek yapılan günâhtan daha kötüdür.) [Taberânî]
(Ümmetim, kötü âlimler, câhil âbidler yüzünden helâk olur. Kötülerin en kötüsü kötü âlimlerdir. İyilerin en iyisi de iyi âlimlerdir.) [Dârimî]
(Ümmetim, kötü din adamlarından çok zarar görecektir.) [Hâkim]
(Sizin için Deccâl'dan daha çok, sapık imâmlardan korkuyorum.) [İ.Ahmed]
Kendine suâl sorulan, bilmiyorsa, "bilmiyorum, kitaplara bakayım, bulursam söylerim" demelidir! Bilmiyorum demek ilimdendir.
Hadîs-i Şerîflerde buyuruldu ki: 

Kur'an Dersleri - 11. Bölüm

 

CUNEYDI BAGDADI HAZRETLERİ 2

26 Temmuz 2012 Perşembe

Kur'an Dersleri - 10. Bölüm

    

Vesvese nedir?

Soru: Vesvese nedir, çâresi var mıdır?
Cevap: Vesvese, zararlı olan şüphe, kuruntu demektir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Vesvese şeytandandır. Abdestte, gusülde ve necâset temizlerken, şeytanın vesvesesinden sakının!) [Tirmizî]
Vesvese etmek günâhtır. Vesvese eden imâmın arkasında namaz kılmak mekrûhtur. Vesvese, suyu isrâf etmeye sebep olur. İsrâf ise harâmdır. Vesvese, namazı geciktirmeye, cemâ'ati, hattâ namaz vaktini kaçırmaya sebep olur. Vakti, ömrü zâyi etmeye sebep olur.
Herkesin seccâdesinde namaz kılamaz, özel seccâde kullanmak gibi, bid'at işlemeye sebep olur.
Başkalarının elbisesinin, yemeğinin necis olmasından şüphe eder ki, müslümanlara sû-i zan harâmdır.
Abdestin, tahâretin ve namazın şartlarını, sünnetlerini, mekrûhlarını bilmeyen, vesveseye yakalanır.
Demek ki, vesveseden kurtulmanın çâresi, hangi mes'elede vesvese ediliyorsa, dînimizin o konudaki hükmünü iyi bilmektir. Bir mes'eleyi kesin bilen kimse, o konuda aslâ vesvese etmez.
Azimet ve ruhsat nedir?
Her müslüman, harâmlardan, şüpheli şeylerden, hattâ mubâhların fazlasından da kaçmalıdır! Buna azîmetle hareket etmek denir. Günâh olmayan, câiz olan işleri yapmaya, ruhsatla hareket etmek denir. İhtiyâç olmadıkça, ruhsatla amel etmemelidir!
Azîmetleri ya'nî güç gelen işleri yapamayanın, ruhsatla, kolay olan, izin verilen işi yapması, azîmeti yapmak gibi sevâb olur.
Gerektiğinde en kolay fetvâya uymak daha iyi olur. Nûr sûresinin 28.âyet-i kerîmesinde ise, insanın zayıf, dayanıksız yaratıldığı, bu bakımdan Allahü teâlânın, ibâdetlerin hafif, kolay olmasını istediği bildirilmektedir. (Mektûbât-ı Rabbânî) 

2 Kul namaza kalktığı zaman (Namaz Risalesi)

Namaz Risalesi - 2

Kul namaza kalktığı zaman

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, Namaz Risalesi’nde buyuruyor ki:

Eğer namaz tamamıyla eda edilirse, azaptan kurtulmak için sağlam bir tutamak hâsıl olmuş olur. Namazın dünyadaki mertebesi, âhirette, rüyetin [yani, Allahü teâlâyı görmenin] mertebesi gibidir. Namazı büyük bir emir bilmek ve müstehab olan önce vaktinde cemaat ile ve diğer şartlarına ve müstehablarına ve tadil-i erkâna riayet ederek, sükûn ve vakar ile eda etmek lazımdır. Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki:

(Amellerin en efdali vaktinin evvelinde kılınan namazdır.)

(Kul namaza kalktığı zaman, Cennet kapıları kendisine açılır. Kendisi ile Rabbi arasındaki perdeler kalkar. Cennette olan huriler kendisini karşılar.)

Hudu’: Kıyamda ve diğer rükünlerde olduğu gibi hep secde yerine bakmak ve okunan Kur’an-ı kerimi dikkatlice dinlemek ve eğer okunanın manasını anlıyorsa, onun esrar ve manasını tefekkür etmek, eğer okunanın manasını anlamıyorsa, Hak celle ve âlânın kelamı olduğunu düşünmektir.

(Bu, Allahü teâlânın zatına teveccühtür. Çünkü Allahü teâlânın zatını düşünmek, isim ve sıfatlarını anlamaktan yüksektir). Zatını düşünmek, Allahü teâlâya vâsıl olmuş âriflerin işidir. Onların muamelesi ayrıdır. Özellikle namazı kıldığı vakitte onun ruhu, keyfiyetsiz olarak o en yüksek makama ulaşır ve zahirden kesilir.

Cevşen Ül Kebir 11

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Allah Haramdan kaçanı korur 3 Bölüm


Şehitlerin Ruhları...

Öğle Namazı Tesbihatı

ÖĞLE NAMAZI TESBİHATI
1
Ezan ve kâmetin arkasından bu dua okunur.
Allahümme rabbe hazihi'd-davet'it-tâmmeh, ve's-salâti'l-kaimeh, âti seyyidina Muhammeden'il-vesilete ve'l-fazilete ve'derecate'r-rafiate'l âliyeh, ilahî veb'ashu makâmen mahmuden'illez'i vaadteh. İnneke lâ tuhlifu'l-mîâd.
2
Öğlen Namazının dört rek'atlik farzından sonra "SELAM DUASI" okunur
Estağfirullâh, estağfirullâh, estağfirullâh el-azîym el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hû, el-hayy'el kayyûm, ve etübü ileyh. Allâhumme ente's-selâmü ve minke's-selâm, tebârekte yâ zelcelâli ve'l-ikrâm

Vesveseden kötü düşüncelerden nasıl kurtulurum?

Soru: Yeni namaza başladım. "Cennet Cehennem var mıdır? Allahı kim yarattı" gibi vesveseler içimi kemiriyor. Bunlardan nasıl kurtulabilirim?
Cevap: İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyurdu ki:
Her insana musallat olan en az bir şeytan vardır. Şeytanın vereceği vesveselerden korunmaya çalışmalıdır! Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Kanın damarlarda dolaştığı gibi, şeytan da, insanın vücûdunda dolaşır. Açlıkla [az yemekle, oruç tutmakla] onun yollarını daraltın!) [Buhârî]
(Şeytan kalbe vesvese verir. Allahü teâlânın ismi söylenince kaçar. Söylenmezse vesveseye devam eder.) [Ebû Ya'lâ]
Vesvese, duâ ederek, zikrederek azalır ve yok olur. Bunun için, bilhassa günâh işleme meyli olduğu zaman, hemen Allahı hatırlamaya, onu anmaya çalışmalı, istigfâr, salevât ve duâ okuyarak şeytanı uzaklaştırmaya çalışmalıdır! Günâhlara tevbe etmelidir! Şeytanın vesvesesinden ve sıkıntılardan kurtulmak için, hergün şu duâyı okumalıdır:
(Yâ Allah-ür-rakîb-ül-hafîz-ür-rahîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-halîm-ül'azîm-ür-raûf-ül-kerîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kâimü alâ külli nefsin bimâ kesebet, hul beynî ve beyne adüvvî!) [Kitâbürrahme fittıbb-i velhikme]
Tevbeyi geciktirmemeli
Bilhassa kırk yaşını geçince, tevbeyi hiç ihmâl etmemelidir. Hadîs-i şerîfte, (Şeytan, kırk yaşını geçtiği hâlde, tevbe etmiyen için, "Bu artık kolay iflâh olmaz" der) buyuruldu. (İ.Gazâlî)
Onun için hemen tevbe etmeli, şeytanı uzaklaştırmaya, çâresiz hâle getirmeye çalışmalıdır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: 

Ücretle ibâdet yapılır mı?

Soru: Ücretle Kur'ân okumak, hazır hatim satmak câz midir?
Cevap: Kur'ân-ı kerîm geçim vâsıtası yapılmaz. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Kur'ân okuyun, fakat geçim vâsıtası yapmayın.) [İ.Ahmed]
(Bir zaman gelir, Kur'ân, Allah rızâsı için değil, dünyalık için okunur.) [Ebû Dâvüd]
(Kur'ân okuyup da, okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkanlar olacaktır.) [İbni Mâce]
(Kur'ân-ı kerîm, okuyanlarına ya şefâ'at eder veya düşman olur.) [Müslim]
Ücretle okunan Kur'ândan ölüye sevâb hâsıl olmaz. (Hidâye)
Para ile Kur'ân-ı kerîm okutmak harâmdır. (Bey ve şir'a)
Hâfız, pazarlık etmeden, sırf Allah rızâsı için hatim veya mevlid okursa, okutanın hediye ettiğini alması câiz olur. (Hadîka, Berîka)
Kur'ân-ı kerîm okuyup hediye almayı meslek hâline getirmemelidir! Çünkü âdet hâline gelen hediyeler, şart edilen ücret gibidir. (D.muhtâr)

Ölülere selam gönderene Allah hasenat yazar

1 Namazsız din olmaz (Namaz Risalesi )

Namaz Risalesi - 1

Namazsız din olmaz

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, Namaz Risalesi’nde buyuruyor ki:

Bismillahirrahmanirrahim.

Namaz, İslam’ın beş şartından ikincisi olup, Fahr-i kâinatın “sallallahü aleyhi ve sellem” miraca teşriflerinde, en hayırlı ümmet olan ümmeti üzerine, Allahü teâlânın ezeli hitabı ile her gün beş vakit olarak farz oldu.

Namaz, dinin direğidir. Kim, namazı devam üzere, doğru ve tamam olarak eda ederse, dinini ikame etmiş, İslam binasını ayakta durdurmuş olur. Namaz kılmayanlar, Allahü teâlâ korusun, dinlerini ve İslam binasını yıkmış olurlar. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Dininizin başı namazdır) buyurdu. Başsız insan olmadığı gibi, namazsız din de olamaz.

Namaz, müminin miracıdır. Mirac olması bu ümmete mahsustur. Server-i âleme mirac gecesinde, Cennette Allahü teâlâyı görmek şerefi, dünyada, dünyaya uygun olarak, namazda nasip olmuştur.

Cenab-ı Peygambere kemâliyle tâbi olanların, o nimetten, bu dünyada namazda nasipleri vardır. Külfet, zahmet ve zorluklar kalkar. Batın, yani kalb ve ruh baştan başa, zevk ve lezzet bulur. Namazda şaşılacak gizli şeyler ve anlatılamaz hâller hâsıl olur.

24 Temmuz 2012 Salı

ŞEMSI TEBRIZI HAZRETLERİ

ŞEMSI TEBRIZI HAZRETLERİ 

 

Kur'ân-ı kerîm okurken dikkat edilecek hususlar?

Soru: Kur'ân-ı kerîm öğrenirken ve okurken dikkat edilecek husûslar nelerdir?
Cevap:
Kur'ân-ı kerîmi tecvîde uygun öğrenmeli ve her gün okumaya çalışmalıdır! Bu husûstaki hadîs-i şerîflerden ba'zıları şöyle: (Kur'ân-ı kerîm öğrenen ve öğreten en hayırlınızdır.) [Buhârî] (Kur'ân-ı kerîm okuyan bunamaz.) [Tirmizî] (Kur'ân-ı kerîm okunan yere rahmet, bereket yağar. Melekler hazır olur.) [Buhârî] (Kur'ân-ı kerîm okunan evin hayrı artar, sakinlerini sıkmaz, melekler oraya toplanır, şeytânlar oradan uzaklaşır. Kur'ân-ı kerîm okunmayan ev, içindekilere dar gelir, sıkıntı verir, bereketsiz olur. Bu evden melekler uzaklaşır, şeytânlar oraya dolar.) [Dârimî] (Her gece on âyet okuyan, gâfillerden sayılmaz.) [Hâkim] (Kur'ân okuyun! Kıyâmette şefâ'at eder.) [Müslim] (Kim bir âyet öğrenirse, kıyâmette onun için nûr olur.) [Dârimî] (Bir âyet öğrenmek, yüz rek'at [nâfile] namaz kılmaktan daha iyidir.) [İbni Mâce] (İki şeye imrenilir. Biri, Kur'ânı öğrenip gece-gündüz okuyanı gören, "Keşke buna verilen ni'met, bana da verilseydi ben de bunun gibi amel etseydim" der. Diğeri de, malnı, hayırlı işlerde, Allah yolunda sarfeder. 

Kabristanda iken ölülere ne diyelim

Cevşen Ül Kebir 10

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Sabah Namazı Tesbihatı

SABAH NAMAZI TESBİHATI
1
Ezan ve kâmetin arkasından bu dua okunur.
Allahümme rabbe hazihi'd-davet'it-tâmmeh, ve's-salâti'l-kaimeh, âti seyyidina Muhammeden'il-vesilete ve'l-fazilete ve'derecate'r-rafiati'l âliyeh, ilahî veb'ashu makâmen mahmuden'illez'i vaadteh. İnneketuhlifu'l-mîâd.
2
Sabah Namazının iki rek'atlik farzından sonra "SELAM DUASI" okunur
Estağfirullâh, estağfirullâh, estağfirullâh el-azîym el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hû, el-hayy'el kayyûm, ve etübü ileyh. Allâhumme ente's-selâmü ve minke's-selâm, tebârekte zelcelâli ve'l-ikrâm

Resulullahın faziletleri nelerdir?

Sayısız üstünlüklerinden birkaçını (Mevâhib) ve (Mir'at-i kâinat) gibi kitaplardan alarak bildiriyoruz.]
1- Mahlûklar içinde ilk olarak Muhammed aleyhisselâmın rûhu yarıtıldı.
2-
Onun ismi Arş'a ve Cennetlere yazıldı.
3-
Hz. Âdem zamanında okunan ezânda, Hz. Muhammedin ismi de söylenirdi.
4- Tevrât, İncîl ve Zebûr'da Muhammed aleyhisselâm müjdelenmiş ve övülmüştür.
5- Doğacağı vakit, büyük alâmetler görüldü.
6- Doğunca, meleklerce sünnet edildi. Bütün putlar da yüzüstü devrildi.
7- Beşikte iken konuşmaya başladı. Hz. İsâ da konuşmuştu.
8-
Çocuk iken, açıklarda gezerken, başı hizâsında birbulut gölge yapardı.
9-
Her Peygamberin nübüvvet mührü, sağ elinin üstünde idi. Muhammed aleyhisselâmın ise, sol kürek üzerinde idi. Hz. Cebrâil, Cennet mührü ile mühürledi. 

Secdenin şartları nelerdir?



Secde'nin sahih olması için aşağıdaki şartlara riayet edilmesi gerekir

a) Secde esnasında alın açık olmalıdır

b) Secde yedi âza üzerine yapılmalıdır Hz Peygamber şöyle demiştir:

Alın (alnını gösterirken eliyle burnu üzerine işaret etti), eller, dizler ve ayak uçları olmak üzere yedi kemik (yedi âza) üzerine secde etmekle emrolundum[14]

Bu azalardan sadece alnın açık olması şarttır Diğer azaların açık olması gerekmez Bu bakımdan eldivenli olarak namaz kıhnabilir

c) Mümkün olduğu kadar secde'de kuyruk sokumu, baş'tan yüksek tutulmalıdır Bunun delili Hz Peygamber'in böyle yapmış olmasıdır

19 - Tecvid Öğreniyorum - Medd-i Lin Dersi

Ölülere işitirlermiş gibi selam verin

22 Temmuz 2012 Pazar

Kur'an Dersleri - 9. Bölüm

 

Gusül abdesti alırken

İki Er Kişi ile Bir Hatun Kişi (3 Bölüm)


Evliyâyı vesîle ve şefâ'at câiz midir?

Zümer sûresinin (Allah'tan başkalarını dost edinenler, onlar Allah'a şefâ'at ederek bizi yaklaştırır derler.) meâlindeki 3. âyeti ileri sürülerek, müslümanları müşriklere benzetmek, çok çürük, ahmakça bir şeydir. Abdullah bir Ömer'in bildirdiği hadîs-i şerîflerde Peygamber efendimiz (Bir zaman gelecek, kâfirler için gelmiş olan âyet-i kerîmeleri, müslümanları kötülemek için vesîka olarak kullanacaklardır.) ve (En çok korktuğum şey, âyet-i kerîmeleri, Allahü teâlânın dilemediği yerlerde kullanacak kimselerin ortaya çıkmasıdır) buyurdu. Bu iki hadîs-i şerîf, Kur'ân-ı kerîme iftirâ edip, kâfirler hakkındaki âyet-i kerîmelerin müslümanlar için olduğunu söyliyenlerin türeyeceğini bildirmektedir. Putlara tapınmak ile, evliyâdan yardım istemek birbirine benzemez. Putlara yalvarmak, Cehenneme götürür. Evliyâya yalvarmak ise, Allahü teâlânın affına, merhametine sebep olur. Evliyâya yalvarınca, Allahü teâlânın merhamet edeceğini (Allah'ın sevdiği kulları hatırlanırsa, Allahü teâlâ merhamet eder.) hadîs-i şerîfi de göstermektedir. (İ. Ahmed) Peygamberden şefâ'at istemek, tabîbden ilâç istemek, buluttan yağmur beklemek gibidir. Böyle sebeblere yapışmak, Allahü teâlâya şirk olmaz. O'nun âdetine uymak, O'na itâ'at etmek olur: (Bana itâ'at etmek isteyen, Resûlüme itâ'at etsin!) [Nisâ 80] Şefâ'at edilmiyen günah İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: 

18 -Tecvid Öğreniyorum - Medd-i Arız Dersi

Ölülerin kabirlerini ziyaret etmek

17 - Tecvid Öğreniyorum - Medd-i Lazım Dersi

20 Temmuz 2012 Cuma

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Kabir azabı dünya azabı cinsinden değildir.

Ebu Said Faruki Hazretleri

ŞEYTAN ABİDİ YOLDAN NASIL ÇIKARDI

Kendine ait zaviyede Allahü Teâlâ'ya ibâdetle meşgul olan münzevî bir âbid vardı. Bir kadına da bir hastalık arız olmuştu. Kadının kardeşleri, kendisini, tedavi olur ve şifa bulur ümidiyle bu adamın yanına bırakmışlardı. Zamanla kadın âbidin nefsine hoş göründü ve tuttu zina etti. Kadın bu beraberlikten hamile kalmıştı. Derken Şeytan geldi, ne yapacağını şaşıran âbide:
— «Sen, bu kadını öldür, aksi halde duruma vâkıf olurlarsa onlar seni öldürürler» diye vesvese verdi.
Adam da bunun üzerine kadını öldürüp gizli bir yere gömdü. Fakat sonra cinayet ortaya çıktı ve adamı tutup götürdüler. Giderlerken Şeytan yine geldi ve:
— «Onu sana hoş gösteren ve âna ettiren ben idim, şimdi bana secde edersen seni kurtarırım» dedi.
O adam da secde etti ve dinden çıktı. Adamı yoldan çıkaran Şeytan: «Haberin olsun ki, ben senden beriyim; senin bulaştığına bulaşmam, senin mes'uliyetine iştirak etmem. Çünkü ben âlemlerin rabbi olan Allah'dan korkarım» dedi.

15 Temmuz 2012 Pazar

Kur'an Dersleri - 7. Bölüm

 

Allahü teala kullarına zulmetmez

Şeytanın 12 tatlı sözü

Esma-ül Hüsna (Video)

Görev Şuuru

ABDULLAH İBN ABBÂS


Hz. Muhammed (s.a.s.)'in amcası Abbâs (r.a.)'ın oğlu. Kesin olarak ne zaman doğduğu bilinmemekle birlikte onun Hicret'ten üç yıl kadar önce, Müslümanlar Mekke'de Şi'b-i Ebi Tâlib'te ekonomik ve sosyal kuşatma ve baskı altındayken doğduğu bilinmektedir. Annesi Ümmü'l-Fadl Lübabe binti el-Haris olup Mü'minlerin annesi Meymune'nin kız kardeşidir. Ümmü'l-Fadl, kadınlar arasında Hz. Hadîce'den sonra İslâm'a girenlerdendir.
Babası Hz. Abbâs, Abdullah doğar doğmaz onu Hz. Peygambere götürmüş, Rasûlullah (s.a.s.) de onu kucağına alarak: "Allahım! Onu dinde fakîh kıl. Kitaben açıklamasını ona öğret" diye dua etmişti. İslâm'ın yayıldığı ve hâkim olduğu Medine toplumunda büyüyen Abdullah tam bir İslâmî terbiye ve bilgi almıştı. Abdest almayı ve namaz kılmayı bizzat Hz. Peygamberden öğrenmişti. Gençliğinde de Peygamber efendimiz tarafından birkaç kez başı okşanarak: "Allah'ım! bütün ilim ve hikmeti bu başa ver, ona te'vil ve tefsir'i öğret. Allah'ım!: İnsanoğluna verdiğin her ilim ve hikmeti bunun göğsünde topla" (Buhâri, Vudû, 10; Müslim, Fadailu's-Sahâbe, 138). diye dua etmiştir. Abdullah sürekli olarak Rasûlullah'ın yanında bulunmuş ve ondan büyük ölçüde feyz ve bilgi almıştır.

ESHAB-I KEHF = MAĞARA ARKADAŞLARI

Hazreti Isa aleyhisselâmdan sonra încil ehlinin işi karmakarışık, alt üst olmuş, aralarında günahkârlar büyümüş, hükümdarlar azgınlaşmış ve putlara tapar; putlar için kurbanlar keser hale gelmişlerdi. Bu yolda en ileri gidenlerden birisi de Rum hükümdarlarından Dekyanus idi. Bu hükümdar Rum diyarını dolaşıp putperestliği kabul etmeyen Isa ümmetini katlediyordu.
Dekyanus bu gezisi sırasında nihayet Eshâb-ı Kehf'in şehri olan Dekinos'a da indi. İner inmez de îman ehlini takip ve toplanmasını emretti, iman ehli bunu duyduklarından dolayı şuraya buraya kaçıp gizlenmişlerdi. Şehrin kâfirlerinden tâyin ettiği zabıtası, îman sahiplerini takip ediyor, gizlendikleri yerlerden çıkarıp Dekyanus'a getiriyorlardı. O da putlara kurban kesilen mezbaalara sevkedip kendilerini putlara tapmak ile öldürülmek arasında muhayyer bırakıyordu. Alçak dünya hayatına rağbet gösterip de bu katliâmdan korkanlar onun dediğini yapıyorlar, ebedî hayatı tercih edenleri ise öldürüp parçalayıp şehrin sûrlarına ve kapılarına asıyorlardı.

İnsanlara öfkelenmemenin formülü

15 - Tecvid Öğreniyorum - Medd-i Muttasıl Dersi


16 - Medd-i Muttasıl from SeyrangahTV on Vimeo.

14 Temmuz 2012 Cumartesi

SEYYID ABDULKADIR GEYLANI HAZRETLERİ 4 BÖLÜM

SEYYID ABDULKADIR GEYLANI HAZRETLERİ 1

 



Yunus Hürmetine

ABDULLAH B. AMR B. EL-ÂS


Ashâbın ileri gelen fâkihlerinden ve aynı zamanda Abâdile*den olan sahâbi. Ebu Muhammed veya Ebu Abdurrahman künyesiyle tanınan Abdullah, Amr b. As'ın oğlu idi. Annesi de Râita (Reyta) binti Münebbih'tir. Abdullah, babası Amr b. el-As'dan önce müslüman oldu ve onunla birlikte Hicri yedinci yılda Medîne'ye hicret etti.
Abdullah b. Amr (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.s.)'in meclislerine devam ederdi. Onun tanındığı özelliklerden biri, Rasûlullah'ın sözlerini ezberlemek ve kaydetmekti. Ashâb, Abdullah'ın her şeyi yazdığını görerek, onu, bundan vazgeçirmek istemişler ve ona şöyle demişlerdir: "Sen Rasûlullah'tan işittiğin her şeyi yazıyorsun. Halbuki Allah Resûlü, gazap ve hoşnutluk hallerinde de söz söylemektedir. "Bunun üzerine tereddüde düşen Abdullah, durumu Hz. Peygambere anlatınca Rasûlullah, onu dinledikten sonra şöyle buyurdu: "Yaz, çünkü canımı kudret elinde tutan yüce Allah'a yemin ederim ki, ağzımdan haktan başka bir şey çıkmamıştır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 158).
Abdullah b. Amr, gece ve gündüzünü Allah yoluna vakfeden sahâbelerdendi. Bütün vaktini oruç ve namaza adamıştı. Abdullah bu hâliyle ilgili olarak şunları anlatır:
"Babam, beni Abdullah b. Abbâs'ın kızı Umre ile evlendirdi. Fakat ben hep namaz ve oruçla vakit geçirdiğimden eşimle ilgilenememiştim. Bir gün babam, gelinini ziyarete geldi. Beni nasıl bulduğunu sormuş, eşim ona şu cevabı vermişti: "Kocam, erkeklerin en şereflilerindendir, fakat bizi arayıp sorduğu yok..." Babam, zevcemin bu sözlerinden üzülerek, beni arayıp sordu ve şöyle dedi: "Oğlum, sana, Kureyş'in en şereflilerinden bir kadın aldım. Sen ise şöyle yaptın, böyle yaptın!.." Daha sonra da, Rasûlullah'a giderek beni şikâyet etti. Rasûlullah, babamı dinledikten sonra beni çağırdı. Hemen yüce huzurlarına vardım. Hz. Peygamber (s.a.s.):
- Sen gündüzleri oruç mu tutarsın?
- Evet, ya Rasûlullah!
- Geceleri namaz mı kılarsın?
- Evet, ya Rasûlullah!
 Bunun üzerine Rasûlullah şunları söyledi:

Allah için sevmek

HAZRETİ İSA VE HAVARİLERİ

Isa aleyhisselâm otuz yaşında iken İsrail Oğullarına peygamber olarak vazifelendirildi. Hazreti Allah bu büyük peygamberinin gelişini Kur'ân'ında meâlen şöyle beyan ediyor:
«Habîbim, Meleklerim Meryem'e şöyle dediklerini de an: Ey Meryem! Allah sana kendi tarafından bir kelime, bir mucize olarak vücud bulacak bir çocuk müjdeler. Onun adı Meryem oğlu Mesîh isa'dır. Bu çocuk sana dünyada ve âhirette şerefli ve Allah'a yakınlardan olarak verildi. O, beşikte iken mucize olacak ve yaşı kemâle erince peygamberlik iktizasınca halka hitâb edecek, aynı zamanda sahillerden olacak. Meryem:
— Rabbim! Benim için bir çocuk nasıl olabilir ki, bana hiç bir insan dokunmadı ? diye cevap verdi. Allahü Teâlâ:
— Hakîkaten öyledir. Ancak Allah neyi dilerse onu yaratır. O bir şeyi murad edince ona, sâde: Ol! der, o da hemen oluverir. Hem Allah ona yazı öğretecek ve eşyaya vukuf, Allah'a ibâdet öğretecek. Tevrat ve incil öğretecek, İsrail Oğullarına da yüce bir peygamber kalacak. Bu suretle ki, İsa onlara: Ben size Rabbiniz tarafından peygamberlik deliliyle geldim. Emin olunuz ki, ben size çamurdan kuş kılığı gibi bir şey düzerim ve içine liflerim de Allah'ın izniyle derhal bir kuş oluverir. Yine Allah'ın izniyle anadan doğma körü ve abraşı iyi ederim, ölüleri de diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve ne biriktiriyorsanız size haber veririm. Ey İsrail Oğulları! Eğer siz imân etmek isterseniz bu haber verdiğim mucizelerde elbette size kanaat verecek kat'î bir delil vardır.»
Hazreti isa'nın ilk imân eden seçkin talebelerinden on iki kişilik ve kendilerine «havariler» denilen bir grup vardı kî, bunlar Allah'ın dinini yaymak için yer yüzüne dağılmışlardı. Kendilerine «İsa'nın Elçileri» de denilirdi. Hazreti İsa bunları yer yüzüne yaymıştı ki, Batris ve Pavlos Roma'ya, Endiravs ve Mettâ ahalisi insan yiyen arza, Bukas Babil'e, Filibs Kartaoa yani Afrika'ya, Yuhanna Eshâbı Kehf'in köyü olan Efsus'a iki Yakublar Beyt-i Makdis'e, Ibni Büleymin Hicaz arzına, Testemir Berber arzına ve havalisine vazifelendirilmişti. İsimlerde rivayetlere göre değişiklikler vardır.
Mettâ incil'inin onuncu babında havariler hakkında şöyle denilmektedir:

13 Temmuz 2012 Cuma

Akıl ve zeka arasındaki fark

İMAM- I AZAM EBU HANİFE HAZRETLERİ 1

Güvene lâyık olmak

ABDULLAH İBN REVÂHA



(- ? - Ö. 629)
Akabe gününde İslâm'a giren şâir sahâbî. Nesebi Abdullah b. Revâha b. Sa'lebe b. İmriü'l-Kays b. Amr'dır. Künyesi Ebu Muhammed, ünvanı şâiru Rasûlüllah'tır. Babası Revâha, annesi Kebşe'dir.
Sahâbenin büyüklerinden ve Ensar'ın ileri gelenlerinden olan Abdullah Medine'de doğdu. Hazrec kabilesine mensup olup ne zaman doğduğu kesin olarak bilinmemektedir. İkinci Akabe gününde müslüman olmuş ve kabilesini temsilen Peygamberimize bey'at etmiştir.
Hicret günü Rasûlullah'a mihmandarlık etti. Muhacirlerden Mikdad b. Esved'i kardeş edindi. Aynı zamanda o, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in kâtiplerindendi. Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber gazvelerine katıldı. Hudeybiye barışı ve Umretu'l-Kaza seferlerinde peygamberimizin yanında yer aldı. Bedir savaşının zafer müjdesini Zeyd b. Hârise ile birlikte Medine'ye ulaştırdı. Bedru'l-Mev'id gazasında Rasûlullah'ın Devlet Başkanlığına vekâleten Medine'de kaldı. Hicretin 6. yılında (627) üç kişilik heyetin başkanı sıfatıyla Hayber'e gitti. Yahudilerin başkanı Üseyr b. Zârim'in Yahudilerle birlikte Gatafan kabilesini Müslümanlara karşı kışkırttığını gördü. Hayber'de üç gün kaldı. Dönüşünde gördüklerini Hz. Peygamber (s.a.s.)'e aktardı.
Yine aynı yılın Şevvâl ayında Hayber'e elçi olarak gönderildi. Yanında bulunan otuz kişiyle birlikte Hayber'e vardı. Üseyr b. Zârim ile gõrüştü. Allah Rasûlü'nün kendisini Hayber'e vali yapacağını, Medine'ye gelmesi halinde kendisine ikrâm ve ihsânda bulunacağını bildirdi. Üseyr, bu teklife memnun oldu, valiliğe heveslendi. Yanına aldığı otuz kişiyle birlikte yola çıktı. Yolda, sahâbeden Abdullah b. Üneys'in kılıcına el atarak onu öldürmek istedi. Abdullah, bunun ahde vefasızlık olduğunu bildirdi. İkinci kez yine Abdullah'ın kılıcına el attı. Bu durum karşısında Yahudilerden yirmidokuz kişi kılıçtan geçirildi. Bir kişi kaçıp kurtuldu.
Hz. Peygamber'in Basra hükümdarına gönderdiği elçinin Şam valisi Şurahbil tarafından öldürülmesi olayıyla ilgili olarak hicretin 8. yılında bir ordu hazırlandı. Bu ordunun komutasıyla ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.s.) şu açıklamada bulundu: "Cihada çıkacak şu insanlara Zeyd b. Hârise'yi kumandan tayin ettim. Zeyd b. Hârise şehid olursa, yerine Ca'fer b. Ebi Talib geçsin, Ca'fer b. Ebi Talib de şehid edilirse, yerine Abdullah b. Revâha geçsin. Abdullah b. Revâha şehid olursa, müslümanlar, aralarından uygun birini seçip, kendilerine kumandan yapsınlar."

Ölülerinizin kefenini kısa yapmayınız.

İFFET NUMUNESİ MERYEM

Hazreti Meryem'in babası İmran olup Süleyman aleyhisselâm neslindendir. Anasının adı da Hanne'dir. Hanne'nin kız kardeşi Işâ da Zekeriyya aleyhisselâmın zevcesi ve Hazreti Yahya'nın annesidir.
Meryem'in babası Imran henüz Meryem, ana karnında iken vefat ettiği için, anası Hanne, doğuracağı çocuğunu Beyt-i Makdis'e hizmetçi yapacağını nezretmişti. Bu itibarla Meryem Beyt-i Makdis'in imâmı ve kendisinin en yakın akrabası olan Hazreti Zekeriyya'ya teslim edilmiş, o da Beyt-i Makdis'in âyette «mihrâb» olarak yâd edilen yüksekte bir hücresini Meryem'in ikâmetine,ayırmıştı, işte böyle kudsî bir makamda ve yüce bir peygamberin maiyyetinde feyizlenen Meryem'in mucizelerle dolu hayatını Allahü Teâlâ Kitabında meâlen şöyle bildiriyor:
«Habibim! Kur'ân'da, Meryem kıssasını ailesinden ayrılıp Beyt-i Makdis'in doğu tarafında bir yere çekildiği zamanı da an!»
«O zaman Melekler şöyle demişlerdi:
— Ey Meryem! Allah sana kendi tarafından bir kelime ile «Ol!» demesiyle vücud bulacak bir çocuk müjdeler! îmran'ın hanımı Hanne:
— Ey Rabbim! Ben karnımdaki yükü, kendimden alâkasını keserek Sana adadım. Hemen adağımı benden kabul et! Beyt-i Makdis'ine hizmet etsin. Sen Rabbim sözümü muhakkak iyi işitir, niyetimi çok iyi bilirsin! demişti.
Kadın vaktâ ki hamlini doğurdu:

12 Temmuz 2012 Perşembe

Akıl islamiyyete tabi olmalıdır

Allah'a itaat eden için en iyi menzil kabirdir.

Hediye

ABDULLAH İBN MES'UD


(?- 32/652-653)
İlk müslümanlardan, muhaddis,* fakîh ve müfessir* sahâbî.
Adı Abdullah, künyesi Abdurrahman'dır. Babası Mes'ud, annesinin adı Ümm-i Abd'dir. Babası hakkında fazla bir bilgi yoktur. Onun, Zühreoğullarından Abd b. Hâris'in müttefiki olduğu bilinmektedir.
Abdullah, Mekke'nin fakîh âilelerinden birine mensuptu. Gençliğinde Ukbe b. Ebi Muayt'ın koyunlarını güderek çobanlık yapmıştır. Abdullah b. Mes'ud Hz. Peygamber ile ilk tanışması ve karşılaşmasını şöyle anlatır: Ben Ukbe b. Ebi Muayt'ın koyunlarını güdüyordum. Bir gün Rasûlullah (s.a.s.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) yanımdan geçiyorlardı. Rasûlullah bana sütümün olup olmadığını sordu. Ben de ona çoban olduğumu ve bu koyunların emânet olduklarını söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: "Yavrulamamış ve süt vermeyen bir koyunun var mı? Bana gösterir misin?" dedi. Ben de koç yüzü görmemiş bir koyun yanaştırdım. Rasûlullah koyunun memesini tutup sağmaya başladı. Gerçekten yavrulamamış ve sütü olmayan bu koyundan süt sağıp Ebu Bekir'e verdi. Hz. Ebu Bekir içti; sonra kabı Rasûlullah alıp o da içtikten sonra koyunu saldı. " (İbn Sa'd, Tabakat, 111, 150-151)
İşte İbn Mes'ud o günden sonra Hz. Peygamberin yanından ayrılmadı.
İslâm'ı kabul edenlerin altıncısıdır. O müslüman olduğu zaman Peygamberimiz (s.a.s.) henüz Erkam'ın evine taşınmamıştı.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Tevekkül böyle mi olur?

ABDULLAH B. ÖMER B. EL-HATTÂB


İkinci halife Hz. Ömer (r.a.)'in oğlu ve mü'minlerin annesi Hz. Hafsa'nın ana-baba bir kardeşi, fâkih ve muhaddis sahâbî. Ebû Abdurrahman künyesi ile tanınan Abdullah'ın annesi Zeynep bnt. Maz'un el-Cümeyhî'dir.
Abdullah b. Ömer'in, peygamberliğin üçüncü yılında doğduğu kaydedildiği gibi onun nübüvvetten bir yıl önce dünyaya geldiği söylenmektedir. (İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Gâbe, Kahire 1286, 111, 230).
Babasıyla birlikte, küçük yaşta İslâm'a girdi ve yine babası ile birlikte Medine'ye hicret etti. Tamamıyla İslâm toplumunda ve İslâm terbiyesiyle yetişti. Yaşı küçük olduğu için Bedir ve Uhud gazalarına Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından katılmasına müsâde verilmedi. (Buhârî, Megâzi, 6). Ancak onsekiz yaşlarında iken Hendek gazvesine ve daha sonra Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında meydana gelen bütün savaşlara katıldı. Mekke fethinde, Mûte savaşında, Tebük seferinde ve Vedâ Hacc'ında bulundu.
Abdullah b. Ömer, İslâm devleti bünyesinde meydana gelen anlaşmazlıklarla ortaya çıkan ve birbirleriyle mücadele eden gruplara karışmadı, tarafsız kaldı ve devlet kadrolarında vazife almadı. Zira oğlunu hilâfete aday göstermesini tavsiye eden sahâbelere Hz. Ömer: "Bir evden bir kurban yeter" demişti. Babasından sonra başa geçecek halifeyi seçmeye görevli olan şûrâ'ya sadece müşâvir olarak katıldı. Hz. Ömer oğluna şûrâ'ya katılmasını ancak aday olmamasını tavsiye etmişti. (İbnü'l-Esîr, el-Kâmilfi'tTarih, 111, 65 vd.)